Bu güzel mevcudatın bir an görünmesiyle kaybolması ve birbiri arkasından gelip geçmesi, menazır-ı sermediyeyi teşkil etmek için, bir fabrika destgahları hükmünde görünüyor. Mesela: Nasıl ki ehl-i medeniyet, fani vaziyetlere bir nevi beka vermek ve ehl-i istikbale yadigar bırakmak için; güzel veya garib vaziyetlerin suretlerini alıp, sinema perdeleriyle istikbale hediye ediyor, zaman-ı maziyi zaman-ı halde ve istikbalde gösteriyor ve dercediyorlar. Aynen öyle de: Şu mevcudat-ı bahariye ve dünyeviyede kısa bir hayat geçirdikten sonra, onların Sani'-i Hakim'i alem-i bekaya ait gayelerini o aleme kaydetmekle beraber alem-i ebedide, sermedi manzaralarda onların etvar-ı hayatlarında gördükleri vezaif-i hayatiyeyi ve mu'cizat-ı Sübhaniyeyi, menazır-ı sermediyede kaydetmek, mukteza-yı ism-i Hakim ve Rahim ve Vedud'dur.
(Bediüzzaman Said Nursi - 24. Mektub'dan)
Lügatler
Âlem :dünya, kâinat
Âlem-i beka :sonsuzluk âlemi
Âlem-i ebedi :sonsuz âlem
Beka :sonsuzluk, sonu olmamak
Dercetmek :içine konmak, yerleştirmek
Destgâh :işyeri ,tezgah, servet, kuvvet
Ehl-i istikbal :gelecek nesil
Ehl-i medeniyet :medeni insanlar
Etvar-ı hayat :hayat tavırları, yaşam tarzı
fâni :ölümlü, gelip geçici, yok olan
Garip :tuhaf, hayret veren
İstikbal: gelecek
Menazır-ı sermediye :süreklilik arzeden manzaralar
Mevcudat :varlıklar, kâinattaki her şey
Mevcudat-ı bahariye ve dünyeviye :bahar mevsiminde çıkan renk renk dünyevi varlıklar
Mu’cizat-ı Subhaniye :Subhan olan=hiçbir şeye benzemeyen, yüce Allah’ın mucizeleri
Mukteza-i İsm-i Hakîm :Hakim=her şeyde hikmet gizleyen isminin gereği ve lazımı
Nev’ :çeşit, sınıf, cins
Rahîm :rahmet edici, merhamet eden
Sâni-i Hakîm:Hikmetli yaratıcı
Sermedi :devamlı, sürekli, kesintisiz
suret : biçim, şekil
Teşkil :şekil vermek, meydana getirmek
Vaziyet :durum, hal
Vedûd :çok şefkatli, çok sevilen
Vezaif-i hayatiye :hayat vazifeleri, hayati vazifeler
Yadigâr :hatıra, hediye
Zaman-ı hal ve istikbal :şimdiki ve gelecek zaman
Zaman-ı mazi :geçmiş zaman
--