Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Bilmem ki kime sorayım, Kalbini şehre dip huzur bulayım
Hangi ilham-ı lahzasında ki tesiriyle yol alayım, Ruhumun ah u zarını bir nebze olsun anlatayım
Sine-i tarumarlığımı Ummana bırakayım, titreten bir aşkın Sahrasında uyuyayım
Yol ver dedim dağlara, kalbimde kümeleşen bayırlara Kurumuş ovalara bakıp, içimin yangınlığıyla kalayım
Sanki bulutlar Baskın yapıyor, geceler niye sızlatıyor
Sabrım ah ediyor, kanaat hangi vaktin Şafağını bekliyor, umutlarım feryat ediyor
Firkatiyle şad olduğum sürür Sanki alay ederek bakıyor, muhtaçlığımı kim anlıyor
Yâd ellerden selam gelmiyor, nameler Niye yazılmıyor kalbimden yalnızlık çıkmıyor
Bazen Üsküdar da, Kimi zaman Adalarda, Beylerbeyi niye Temaşa ediyor hicranla
Bir zamanlar ne sakindi Çamlıca, Boğazın suskun çığlığı sinem de nasıl bir acıysa
Göçüp giden feryatlar kahkaha atarak Şakıyan canlar kendi canına kıyan insanlar
Neden figan eder martılar, tebessüm eden erguvanlar, Salınıyor suskunlaşan yalılar
Hani nerdesin ey Hasret kaldığım zamanlar,
Yâriyle kalbi sürur yaşayan manayı figanlar
Niçin bu kadar perişanlaştı insanlar, Edebi terk eden hazlar, o aşktan uzaklaşanlar
Ruhuna bigâne kalanlar, Kalbi letaifleri ihmal eden soluklar, Fırsat için yarışanlar
Hiç acımadan, Vicdanın sesini duymadan, Nefsi hergeleliği bırakmadan yaşayanlar
Neden ölümden medet umar olduk, Sanki maverayı unuttuk, niye savrulmuşluk
Neden telakkiler, dinmeyen asabiyetler, şuur Adına dile gelenler, nerden kovulduk
Nerde kaldı kalbi muhabbetler, Hoşgörüyle kavilleşen akitler, sevgi adına gayretler
Ayrık otu gibi salınıyor kepazelikler, Ruhunu ve kalbini ihmal ettiren nefsanîlikler
Dinlerken sanki bir rüya halindeydim, öylece dalıp gitmiştim!
Orjinal boyutu icin tiklayin 720x540px and 36KB.
Gözlerimin açıldığı,yüreğin dağlandığı andı
İlk evreler batmaya ramak kalmış bir yelkenli andırıyordu hali
Merakın her lehçesi şehre dilmişti, dertlerin ve elemin esrar perdesiaralandığında
Efkârın busesini dile getirmek harap olmuş bir kalbi yeniden imar etmek haylizordu
Bakışları içimi delercesine ötelere gidiyordu
Zikrettiği ne varsa, hüzzam mahzunluğunda olsa da çok hoştu
Kelimelerin hülasasından başlayarak, mazi sayfalarını şad ederek nefesleniyordu
Bir bir açtığı sayfaların arasına dalarak ve mütebessim bakarak coşkuyuyaşıyordu
Bahsettiği konuların içine alarak götürüyordu
Nihayetinde bir yolculuğa başlamıştık, kalbin ne kadar hali varmış
Umman misali sessiz kalsa da, ülfetine ram olduğu aşkı yaşadıkça bir başkaymış
Nefsin iki şubesinden, nizamsız eleminden, idraksiz kavlinden, zafiyetiiradeden aktı
Ölümle alakalı ne kadar çok ibretler anlattı
Hiçbir korkulacak an bırakmadı ve hatta medarı iftiharla açıkladı
Bizler ne kadar farklı şeylere inanıyorduk, korkuyla uzaklaşıpyabancılaşıyorduk
Kime sorsak, hangi sohbete rastlasak, ehli denen kulla konuşsak, bıkkınlıkbaşlardı
Defin edilen mahalde dahi edepsizlik sardı
Musalla taşının suskunluğundan dem vurarak aşkı edebi açıkladı
Sevdanın telinden, nefesin zerresindeki kederden, çilenin asudeliğinden sözühaktı
Günün her saati, ecelin fetreti, ömrün suhuleti, Abidin niyeti asliyesindenkelam etti
Bir avuç toprağı alıp koklayıp bana uzattı
Gözyaşları akmaya başlamıştı, kalbim niye bu kadar burukluk yaşadı
Tahkikin zaruretinden, ilmin hüccetinden, kitabı celilin evrenselliğindekidemden
Bahsederken ne kadar yabancı kaldığımı, şimdiye kadar anlattıklarımınhülasasını
Ne kadar zarif ve o kadarda arifçe anlattı
Arzın tasnifindeki hikmetten, nefesin müddeti halinden, edebin efendisinden
Gülün efsun zerk eden kutsiyetinden ve hatta dikenin ülfetindeki özneden alıpgitti
Sanki bir rüya halindeydim, öylece dalıp gitmiştim, ikram ettiği çaylairkilmiştim
Biliyorum ki sukut edersin Her hikmet ve nimeti kalbinin sahibinden beklersin Bela ve şer konusunda ne kadar dikkatlisin, hassasiyeti sanki öğretensin Niçin bu kadar muvazene içindesin, hiç rahat yüzü görmeyecek misin Yoksa bu hal üzere yaşamaya mefkuren için bedel misin
Nefes vaktine duçar olan erktir Kalp ancak Nazargah olursa makbul ve muteberdir Beşer olmak yaratılış hilkatidir, tekamül insan olmak için gerekçedir İnsan ikinci kez doğumun namzedi ve merak, azim, irade, akıl mertebesinde seçimdir Anlamadan, bilmeden, azmetmeden,tahkike yönelmeden hidayet nasıl istenir
Umut insanı var eden şevktir Her halin ve hikmetin gerekçeleriyle yakarmak ülfettir Zikrin ve ibadetin hassasiyete bürünmüş ve allanmamış icmali ne latiftir Ruhun ve kalbin sahibi her vakit kiminledir, bilinmeyen yer ve sır hakikat midir Gönül ne söyler, iradenden nebekler, aklın kemali yet için hangi kazayı talep eder
İnsan yaşlanınca bir hal olur Her ne kadar dilemezse de muvazenesi ve beden ritmi bozulur Her ne hikmetse bildiği halde kabullenmeyi unutur, farklı farklı bahane bulur Yaşlanmanın bir hürmeti vardır,lakin vakar ve edebe nispet edilecek kadarı az bulunur İnsanın kimliği ve niteliği hassasiyeti, edebi, bilgisi, aksettirdiği ölçüde farkı olur
Ey gönlünü ecre hasretmiş nefes Bilme ki nerede yetiştin, nasıl biredeple eğitilip kemale eriştin Hissiyatını ve azmini hasrettiğin melalin kendi adıma hayıflanmama yetiyor Ne kadar bedbin ve miskin olduğum kanaati hissiyatıma hükmediyor Bir nefes al, rahatlamayı beyhude sanma, umudu böyle anlama, yaşa
Hisler ne kadar diri ve işveli Hangi lahzayı ansam, üşüten vakti hatırlatsam Kalbime sürur zerkeden hülyalar sayfasını şöyle bir açsam Bir sevinç, bir neşe nüksediyor, mütebessim bir eda ile başını öne eğiyor
Suskun olan mekanlar cezbediyor Yüreğinde hiç eksilmeyen hüzün yine bakir bir mekan istiyor O vakit duygular bereketleniyor, ilham esintisi bir başka sesleniyor Alıp götüren hicran, ne hece dinliyor ve ne de vezin için dikkat kesiliyor
Hicaz makanımda bir taksim istiyorum Tanburun dilinden, kendine özgü vakar halinden Hislerimi ağlatsın, beni bana bırakmasın, ne kadar ah u zarım varsa Bir başka lehçenin dilinden ruhuma meşk versin, ötelerin kal 'inden hissettirsin
Sevgililer aklıma geliyor, halim değişiyor Can, nefesi müddetli olan, bir söz üzere yaratılmış bulunan insan Niçin bu kadar edebi ve hayayı hiçe sayıyor, sarmaş dolaş olmayı hadsizleştiriyor Kime lazım böylesi alalanmış ve bahanelerle abartılmış birliktelikler,perişan ediyor
Ey zülfüne turap olduğum yar diyen can O’nun edebi, naifliği, nezaketi, suhuleti için kıymet biçiyor O’nun halinden nükseden melalin feyziyle kendini buluyor ve gönül veriyor Vefa ve sadakati, hak ve hakkaniyeti,Cenabı Hakkın kendisine emaneti olarak görüyor
Sesine aşina olduğum suyun başındayım Ne kadar büyük bir şevkle muhabbetini izhar ediyor Tayin edildiği istikamete doğru hiç gocunmadan yol alıyor, niçin yapıyor Nereye baksam, temaşa etmek için hassaten aransam her yanım ayetlerle kuşanmış oluyor
Nazar ettiğim ve işittiği senfoni anlatıyor Vaktin ve nefesin aşkı ve iştiyakı, ancak hakikat ilimiyle farktır Meşayıh ve arifler bu hal üzere adanmış canlardır, O’na kul olmak, ne muazzam bahtiyarlıktır Ruhumu ve kalbimi dinlenmiş bularak ve ibretin her senasına haşyetle bakarak ayrılıyorum sokaklardan
Henüz nasıl anlatacağımı bilemiyorum
Edebin feyzinde kalbimin fakirliğinde yalın halini özlüyorum
Hasretin kadrinde ve halsiz kalan dirliğinde mahcubiyetime yöneliyorum
Oysa çok haklıydın çok geç kalınsa bile
Hakkaniyet teslim edilmelidir ruhum hicran içinde inlese de
Lakin ömrü yelpazemde mütemadiyen edebine imrensem de yapamıyorum
Hasrettiğin fedakârlığa ve sabır ağına
Müsavi olacak kadar kanaati solumak nefsimi korkutuyor
Sevginin karşısında, teslim ettiğin dostluğun ferahlığıyla sana gelemedim
Utancımdan söyleyemedim ve gizlendim
Bahaneler beyan etmeyeyim diye nefesimi serdetmedim
Lakin muhtaçlığımla sessizce halinin zarafetini takip ederek hazza eriştim
Biliyorum, yüzleşmekten korkuyorum
Neye çare olacak hüzün, ruhumdan imtina ediyorum
Kalbimdeki muhabbetini bilerek her ne hikmetse işte tevessül edemiyorum
Latif şiirini sürurla teneffüs ediyorum
Hasrettiğin enginliğin karşısında şiddetle üşüyorum
Zafiyetlerime nazar edip kalbini hiç hak etmediğimi hazin içinde biliyorum
Bilemiyorum affedecek misin acizliğimi
Halinden gizlediğim melalimdeki sancıların kirliliğini
Ruhumla baş başa kalan acı lekelerimi ve umut sağanağındaki hadsizliğimi
Bağışlayacağını biliyorum ama çekiniyorum
Huzuruna gelmekten imtina ederek sessizliğe giriyorum
Yanıklığımı mısralara deşifre ederek muhabbetinin kadrinde nefesleniyorum
Nelere ve asilzade kişiliğinle gül ikliminde
Diken için kalbim varlığıma meylederek ruhuma hükmetse
Edep birliğinde ve niyazın bereketiyle naif kalbinle asla hüsrana tevessül etme
İtiraf ediyorum acizlik fakir benliğimde
Her ne kadar kalbimden söz ederek hakikati teslim etsem de
Olmuyor işte heveslerim mütemadiyen hissiyatını deruhte ederek ömrü bitirse
Ey hak sen halimin bendinde nesihsin
Kimsenin şahit olmadığı hakikatlere yakın olan bir rahimsin
Bahtımın badiresinde ve nasibin katresinde vuslat için en güzide bir reçetesin
”Yazmaktan maksadım şimdiye kadar gönül hücremde hapsolan duygularımın
dostlarla paylaşım esasına dayanmaktadır.”
Eğer
beyan bir anahtarsa O anahtarla açılan ışıktan görülen dünyanın adı gönüldür Her kelamın kıymeti onun gönül ile irtibatı ölçüsündedir
bu bir hakikattir Bence dil ve dudaktan ifade edilen şeyler sadece gönül beyanının bir gölgesinden ibarettir
Ne var ki hak kelamının Bir izdüşümü sayılan gönül dilini de ancak ona açık duranlar anlar Mantık
muhakeme
üslup
meani
mecaz
teşbih
istiare gibi esaslar söze derinlik katar Her biri ayrı süsleme sanatı sayılan hüsn-ü ta’lil türünden unsurların bedii bir derinliğe katkısıdır
Aksine
vicdan mekanızmasına Mal edilmemiş
gönül diliyle seslendirilmemiş ve hal şivasiyle Renklendirilmemiş bütün söz ve beyanlar ne kadar yıldızlı olurlarsa olsunlar Yinede ruhlar üzerinde mütemadi tesir icra edemezler
insanın iç dünyası her zaman açık bulunmalıdır
Çünkü her vakit mamur mabetler gibi Pırıl pırıl
arş-ı rahmete açık ve hep O’nunla münasebet içinde bulunmalı Zira gönül gözleri kapalı
ruhu
bedeni ve cismani ihtirasların baskısı altında bir şey edeceği yoktur Hayatlarını her faslında O’nu görüyor gibi davranan
O’nun tarafından görülüyor olduğuna inanır
Kendi özünden habersiz Mahiyetindeki derinliklere karşı bigae
hak’la münasebetlerinde Gerilerin gerisinde birisi oturup kalkıp bülbüller gibi şakısa
dil döküp çevresine Destanvari şeyler sunsa da kat’iyen hiçbir gönüle giremez
hiç kimse üzerinde müessir olamaz
Bugüne kadar ruh ve gönülden Yükselmeyen ve insan ledünniyatına ulaşamayan kuru bilgiler Veya söz ebelikleri
heva ve hevesleri şahlandıran dil ve akıl oyunlarıyla birşeyler Yaptıklarını sananlar kendilerini avutmuş
Bir vakitler şahit olduğum Zavallı kurbağa’nın can havliyle feryadını dumuştum Samırsaklı ırmağının kenarıydı
yılan bir bacağından yakalamış
dışarıya çekiyordu Bir çare bulmalıydım ve onu
o halden kurtalmalıydım düşüncesiyle bir taş attım ve yılanın beline değince kurtuldu kurbağa
Fakat ne kadar doğru yapmıştım Bir hayvanı kurtarırken birinin rızgına mani olmuş ve yaralamıştım Bir bakıma hayıflandım ve bazende kurbağanın halini düşününce nasılsa haz duydum İnsan
her halin ve amelin şuur ve erkanıyla hareket etmek durumundadır
yokda keşkeler her zaman yanındadır
Kalpten aşk hiç çıkar gider mi Akıl ve izan muvazeneden vazgeçer mi
zaaf kul için edep mi Huşu
insanın hem kalbi hem de kalıbı ile Allah’ın huzurunda tevazuu ile eğilmesidir İnsan
Resimi Büyüt
Orjinal boyutu icin tiklayin 720x720px and 93KB.
Hangi lahzayı ansam İçimi burkan nazarlarımı karartsam
anmasam Ruhumdan neşet eden hissiyatı vicdanın lisanıyla okusam Aklım ve izanım başkalaşıyor
ayrı bir hissiyat kapısı aralanıyor
hicran içine alıyor
Ne sevgiyi layıkıyla tattık Ve ne de niteliğini idrak edecek kadar kakkıyla yaşadık Mecburiyetler kuşağında sağa/sola serpilen figanlardık
edebe yabancıydık Yaşamak adına sınırları zorladık
mütemadiyen savunma durumunda kalmaya adandık
Bir millet atisinden koparıldı Umman olan dilinden uzaklaştırıldı
mahfiller cirit attı Özgürlük ve modernleşme adına uyan bırakıldı
en zelil topluklar at oynattı Satılmış ruhlar bir paha karşılığında entrikalara abandı
hüsn-ü zan ortalıktan kalktı
İnsan-i sıfatlar zaten taraftı Redd-imiras eden cenahlar hangi sıfatın safındaydı Gönüller tarafından Esma-ül hüsna ne kadar anlaşıldı
kamil olmak mı uzaktı Hak ve hakikat bu kadar aşikar iken
kararmış gönüller nasıl oldu da
tasallut adına simsardı
Hayatın her sahnesi imtihandır Kul için kazaya dönüşen bahtın kitabıdır
ezel-i haktır İrade ve akıl bahşeden Rabbimiz
azim ve ihsan içinde ki hassasiyetimize açıktır Yoksa fikir ve zikir
sosyolojik bakımından şartlardan uzaksa
taklit üzere icra edilen sanıktır
Ülkenin kapitalist tüccarları Her ne hikmetse halka ve dolayısıyla avama tepeden bakarlar Ecdatlarının tasarruflarıyla ve kıt kanaat geçinen zahirleriyle alakasızdırlar Her ne kıymetse siyasete garip bir nazarla bakarlar
siyasetten uzak
nasılsa siyaset yaparlar
Eğer bu milletin vicdanını bilseler Asırlara sari taşıdıkları ruhu keşfedip ibretiyle yetinseler Dinmeyen umutlarının koruyla nefeslenseler
Nihayetinde yaşanacaktır Hangi ömrün kitabına baksam elem ve çile okunacaktır Tozlu raflarda bekleyen nice hülyalar hangi baharın baprında buse sunacaktır Nefes vaktin şahitliğinde ötelerin ruhumu cezbeden ahengiyle
sabır ve umut dağları buluşacaktır
Temel aklıma geliyor Filhakika umut için ne kadar sabırlı davranıyor Bir filmi 20 kez seyrediyor ve haklı olarak
elbette ki suallerle karşılaşıyor Niçin sualine”Filmin bir yerinde kadımn tam yüzünü dönüyor
göreceğim derken
aniden bir teren geçiyor
her seferinde bu sefer yakalarım” diyor
Bazen garip hallerin dilindeyiz Ve bazende ah u figan ettiren çaresizliğin derdiyle nefeslenmekteyiz Dağ köylerinde yetişen umut çocuklarını dramı okadar hazin ki
kadınların bilhassa Yaşamak adına sabır ve cefa bu kadar barışık olur mu
insanlar bu denli tutunmak için nasıl bir umudun pervazlarında can çekişiyor
Böylesi bakir mekanlar ihmal ediliyor Şehrin ileri gelenleri veya şehremin dediğimiz seçtiklerimiz geçikiyor Bizler buraları ancak mesire yerleri olarak gezmeye gelince hatırlıyor ve acıyı yaşıyoruz Onlarca kadın ve kız çocuklarının dranmı o kadar hazin ki insanın yüreğine işliyor
karşılı beklemez Canını sıkan bir hata dahi olsa yüzünü ekşitmeyi istemez Canını teslim eden her mahremiyetini emin bilen bir eminlik içinde ki sadakattir Vefa adına en güzide ahenktir
hak namına hassasiyetini muhafaza eden fark-ı mürşittir
Zaman çok geç artık
çağlamak neyime Başımı yaslayıp ağlamak için bir taş yeter
yastık sahibine Hangi baharda bulunsan
sazın bam teline dokunsam
gözyaşlarıyla içimi boşaltsam ar değil Ömrümde gün bitti akşam olmaktan
zaman yarılandı
ne hal ve ne de takat kaldı yazmaktan
melalim sır değil
Edebin bendinde nefeslenmek ve ölmek Halin derlediği kitabı yazmak
hak rızası için şikayetten kaçmak Umudun ve emelin farkındalığını bilerek bel bağlayıp
bahtın inkişafında uyanmak Her sancılı doğumun beklentisiyle haşyete soyunmak ve gözyaşlarıyla umut içinde müjdeyle yıkanmak
İnsan kim olduğunu bilmeli Aklının ve kalbinin sahibinin emrinde hareket etmeli Nefesin müddetli olduğunu idrak ederek
ne vakit terk-i dünya edeceğine kanaat getirmeli Her türlü avane ve bahaneden vazgeçmeli
heva ve hevesin esaretine girip
iradesine ipotek bindirmemeli
Şayet hissedip
farkındalığa erişselerdi Gönül şirazesi hak ve hakikatten asla vazgeçmez ve keder vermez Vicdan gönül derecelerinin şubesinden birini temsil eder ve eminlik içinde istikametini bekler Yoksa azap ve bela nihayetinde vaktinde tecelli eder
Liyakat sahibi kul, tahkikin şevki endişesindedir..
Orjinal boyutu icin tiklayin 720x496px and 91KB.
Her ne hikmetse biz Müslümanlar İçerisine kapatıldığımız veyakapandığımız nice çıkmazlar olan Kabile, mezhep, milliyet, cemaat,hizip/parti gibi hapishaneler sebeiyle Evrensel bir İslami dile, siyasalbir dile sahip değiliz, bu sebeple ancak içinde bulunduğumuz halin penceredenbakabiliyoruz
Elbette ki tek bir çerçevedenbakılınca Yanılgılarımız ziyadesiyle oluyor vetarihsel olaylara Hem içerden ve hem de dışarıdanbakabilecek bir nüfus yeteneğinden yoksunuz Dini hayat her durumda romantik birduyarlılık içerisinde şekillendiği için aklılarla değil, söylencelerle dinihayatımızı sürdürüyoruz
Kitleler büyük ölçüde akılla değil Geleneğin sözlü yorumuna bağlı birdin algısı içindeler Bilinç ufkumuzun tek boyutlu olduğuiçin güncel tartışmaların tarihsel boyutlarına aşina değiliz Riyakârlık temelinde gelişenemperyal/küresel politikalar karşısında pişmanlık duyabileceğimiz tercihleryapıyoruz
Müslüman halklara ve toplumlara Büyük ve derin acılar, büyükyıkımlar pahasına çıkar amaçlı Değişimler dayatılıyor, Toplumlarımızdason dönemde Türkiye’de görüleceği üzere Özellikle genç kuşaklarseküler-neoliberal düşüncenin/kavramların uygulamaların İslam toplumundakarşılık bulunmadığı bilmiyor
Emperyal himayeye/vesayete/ilgiye Mazhar olabilmek için bütün yıkımlarkarşısında hala Sessizliğimizi korumaya devam ediyoruz,kendimizi sorgulayabilecek dürüstlüğü Sahiciliği, safiyeti ve masumiyetine yazık ki şimdilik bütünüyle kaybetmiş kanaatine dönüşmekteyiz
Büyük çaplı yapısal dönüşümler Yapılanmalar, tasavvurlar yerinefolklorik, kozmetik Duygusal, romantik, nostaljik,milliyetçi, popülist, sağcı, hoşgörücü Muhafazakâr hizmetler yoluyla kendimizikanıtlamaya çalışıyoruz, fakat bir çok meseleyi de görmezden geliyoruz
Ne gülün rengine tav ol Ne nefsini celbeden heyacan içinde kaybol Umut ve ufuktatan başka, sabır ve azimden ziyade yoktur başkadayol Kalbi hassasiyetin ünsiyetiyle, kanaatın güzelliğiyle, ümitetmenin letafetiyle Aşk-ı ihsana ram ol
Yaratılmışlar içinde İnsan özeldir Yaratan ve irade başşeden Rabbine karşı en aşina olan edeptir Arifin urbasına bakma zarurettir, gönlünde yaşattığı haya vehikmet aşk-ı sebeptir O’ öyle Rahmet ve muhabbetin adresidir ki, en katı yürekler,ümidini yitirenler için vakt-i mücerrettir
Ne vakit güle baksan, yakınlaşsan Koklamak için yakınlaşıp tutsan, dikeni vardır, sukutu nazardır İçinde bekleyen nice umutlar vardır, günyüzüne hasret nefeslermisali hüzn-ü hazandır Melülleşen halinde azim ve sebat timsaldir, kanaat içndezikreden riyasız suphan-ı gir yandır
Fidan gibi bir canın halini bir düşün Ne kadar cevvaldir, naz, saz,şiir, sanat içinde yaşayan niyazdır Kim bilir ne kadar bereketli umudu vardır, kimi zaman uykusuzbırakan heyecandır Muvazenesiz, hız tutkunu bir sırnaşığın çarpmasıyla o lahzada hangidurumlar içinde susmuş melaldir
Ne acil servis ve ne de yoğun bakım Hekim ve hemşirelerin pürtelaş olmaları yetmeyen vakitte akınakın En sakin ve sukunetli olması gereken ve hatta teskin etmek içinvazife üslenenda dahi çalım Her ne yapılsa, bilgi ve becerinin en alası uygulansa, teknik vedonanım çömertçe sunulsa, acziyet içinde etrafına bakın
O gül gibi fidan ruhunu teslim etmiş İçinde sakladığı sessiz çığlığı ve ayan edemediği figanı bitmiş Nereden bilecekti, dikkat etmek dahi bazen kifayetsizdi, kaderkalemi tükenmişti Yüzümden akan yaşları hissedemez, titreyen tenimi bilemez, ahetmem çare etmez, vakt-i saati gelmişti
Her vaktin bir mürveti vardır Hangi lahzanın ibretini okusan nazar-ı heyecandır Kalp ne kadar zarif bir mekandır, her telinde bir güfteyaşatır Hassasiyet sahibi nefes, edebin her vechesinde feda ve vefa adına aşiyandır
İnsan hangi mezalimin elindeyse Şayet bir mefkureye bel bağlamış çilenin hazzı değilse Kalbini ve ruhun yaratana karşı sevdası firkatleşmemiş nadanbir ümitse Acısı çok olur, sızı nefsini vurur, aklı durur, dili kurur,gözler bakınsa da can tetikte
İnsanı insan yapan kalbi hassasiyeti Ruhunun yüceliği, aklının kemaliyet azmi, iradesinin zafiyetreddi Vicdanının suhulet içinde ki bahtiyarlığı, dimağın hakikat sığınağı kabiliyeti Afak adına tahayyül ve tefekkür zindeliği, edep ve haya zenginliği iştiyakıyla ilintili farktır
Her ne hikmetse bazen akıl sır yetmiyor Küresellik adına medeniyet ve modernlik pazarlayanlar katlediyor Muvahhit Müslümanlar, Ümmet şuurundan yoksun topluluklar,geleneğe ram ediyor Hangi asabiyeti açsam, alalanmış riyakarlığı haya etmeden yazsam, takatim el vermiyor
Niçin bu kadar tüketim tomlumu olduk İktisaden borçlar içinde acziyet içinde nefes nefese kıvranıp durduk Krediler adına faizi meşrulaştırdık, ev bark sahibi olmak adına ne kadar hür kaldık Alim zatlar sukut ediyor, asırlara sari fetvalarla dem vurup geçiniyor, sosyolojiyi bilmiyor
Masum ve garip annem ruhunu teslim ediyor Hiç arapça bilmediği halde hoca efendi arapça telkin vererek sanki konuşuyor Hangi taklidin izlerini sürmekteyiz, neden haniflik ruhunu ihmal etmekteyiz, neyi beklemekteyiz Gün kararırken, canı, cananı kurban eyleyen, kalbin sahibi için vefayı bilen bilmem ki niçin ah ediyor
Lahza nedeni içinde ki dem-i edeptir, kalp içindir!
İmdat edecek söyle kim var Şahit olduğum zan etrafımı neden sarar evet, ruhum bizar Emanetinesadık kalan, edebin lahzasında kendini bulan nefes, ne ülfetli bir ar Sığındığın yaylalar, temaşa ettiğim suskun dağlar, yüreğimi burkan anılar, ağlatıyor yar
Nebir gül kopardım, ne de koklamayı başardım İçinden çıkılmaz figanları içime attım, bir tebessüm olsun hasretinde yaşadım Sinemi kime kapattım, derdi gamımla nefeslenmeyi amaçladım, sancıdan kurtulamadım Nedenbu halvet üzere karar kıldım, hiç şikâyet etmeden boyun bükmeyi bir çare sandım
Görebilmek için bakıyorum, fakat şaşırıyorum Farkıfark ettiren idrakin fukaralığını çok yaşıyorum, kalbi inşirahı anıyorum Ruhumunsessiz sancılarından utanıyorum, aklıma gelen sualleri kimselere soramıyorum Sessizve kuytu köşemde bilmem ki ne kadar anlamlı olacaktır kalbime düşeni yazıyorum
Bazen sıkıntı duyanları, rahatlıkla anlıyorum İlgive yakınlık adına suçlanıyorum evet, hiç dikkate almamakla kınanıyorum Kimi zaman kırılan, kimi vakit ikazıyla çalım satan nefeslere sadece tebessüm ediyorum Asla alınmıyorum, tahammül etmekle iktifa ediyorum bekleyen canlara eyv
diyorum
Elbetteki bir edip değilim, şair ise hiç değilim Gönlüme düşün katreleri hasreden bir aciz nefesim, kendi halimle bedelleşirim Hiç tanımadığım, aşina edayla anmadığım, temaşa etmeye fırsat bulamadığıma ne derim Vefa adına nasıl bir yola çıkarım, yâd edemediğim o nefeslerin, figanlarını kime söylerim
Her halinde yavaş yavaş öteye giden biriyim Hak ve hakikat sevdasıyla ağlamayı ne kadar isterdim, kurak bir gönül sahibiyim Edebe muhtaç bir hal içindeyim, zarif olmayı nasıl becerir ve tevazuu ile hasrederim Ne gönül zenginiyim ve ne de ehl-i hal zadeyim, her yâdımda niyaz ederek serinlerim