Mustafa CİLASUN'un Kendi Kaleminden Şiirler...

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Siz kal ederken, mefkurem bereketleniyor!



Click here to view the original image of 699x449px and 310KB.
hd-resim-indir-aliraci-2335-1317.jpg




Sizin
Tavsiyelerinizden
İstifade edeceğimi bilmenizi isterim


Sizde
Mevut bulunan ruh haliniz
Derin düşünmeye ihtiyaç bırakmıyordur sanırım


Farklı görüşleri
Paylaşımının, sayenizde tezahür ettiğini
İtiraf etmem, zannederim tarafınızdan bir abartı sayılmaz


Yazı dostum
Yazmak, aynı zamanda
Yanmak değil midir sizce de ben böyle düşünüyorum


Yazan
Yanan, paylaşan
Maksutta buluşanlar diye mi anlamalıyız nasıl bakmalıyız


Zatımın
Yaşadığı ruh hali
Sizce de yaşandı mı daha önceleri




Sürekli
Mükellef duygusuyla yaşamanız
Yapmak zorunda kaldıklarınız, çaresizlik içinde baktıklarınız


Özelleriniz de
İnfial yaşamanızı gerektirdi mi
Fikir, zikir ve şükür sizin vazgeçmediğiniz hayat felsefeniz mi


Metanet
kaftanınız sizin için yeterli mi


Kaftan derinliğinde yaşadıklarınız birmeltem mi


Yolu yarılamak
Hissiyatınızda bir ferahlamak mı
Yazı dostum tabiriniz, paylaşmaya devam edeceğiniz gayesiyle mi


Of aman be,
Ne acayip bir kişiliğe çattık demiyorsunuz
Öylemi? Dertleri dinlemek… Sabretmek… Himmet etmek


Allah için
Bu âdemi beşere katkım, ne olabilir demek
Âlemi hakikat ta, bizleri temaşa edenleri bu vesileyle anmak


Ne söyleyeyim
Ne düşüneyim, şahsınızı fazla yormayalım
Birden artık sizi sıktığımın hissine kapıldım, yanıldım mı


Mütefekkir
Kimliğinizle ve edebi derinliğinizle
Biliyorum ki, siz asla bir yüzeyselliği kaldıramazsınız


Mefkûrenizin
İlk yıllarında ki heyecanınızı bir hatırlayınız
Naçar kalmış, hissiyat omurgaları kireçleşmiş, bir hasta


Size teslim olmuş ve bel bağlamış
sizin dudaklarınızdan çıkacak bir ümide hasret kalmış
Onun kimliğinde ve o an, siz en bahtiyar bir yaren, bir erensiniz


Fisebilillah
İliklerinize kadar terennümünü yaşamalısınız
Hak ve hakikatler sizlerle, yolda kalmış çaresizler gönüllerde silinmesinler


Yaşlılar
Biraz çok konuşurlar…
Heyecanlarını bir türlü yatıştıramazlar
Yeni adımlayan bebekler misali ötelerin davetini beklerken


Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Ey derdin gailesiyle irşat olmuş gönüller nerdesiniz!
manzara-resimleri-hd-full-hd-aliraci-2335-330.jpg
Ey suskun çığlıklarım, ne çare ki artık vakit gelmişti
Gönül ne kadar hasredilse de, hasret aşk diyarlarına alıp götürmüştü
Vün birmiş, geceler perdelerini çekerek, umudun sahnelerine ibretle yer vermişti
Ne gözyaşları dindi, ne elem ruhumun hicranını sürurra gark etti, nefesler tükendi


Bir hırçınlık sökün ediyordu dalgaların haşyete salan sesinden
Kalbimin yalnızlığı, bilmem ki hangi günahın esaretinden kopan kavlinden
Söz kifayet etmezken,efkar yüreğime sancıları ekerken çok derinden ve ürperirken
Bir canın acizliğini yaşıyorum, sinemin en letafetli sahnesinden, idrakimin elinden


Ey yüce dalgalar ve ta uzaklardan seyreden yalçın kayalar
Duyun sesimi, kalbimin suskun melalini, sevdanın çile çektiren efsanesini
Aşk adına yaşanmış en müstesna hikayeleri, hakikatin irşad eden yankılarını
Gül, dikeniyle güzeldir, öz kalbinle mürebbiye olan lehçedir, ancak ihsan sahibi bilir


Ey yar bilme ki hatırlar mısın, bir sonbahar günüydü bırakıp gitmiştin
Ruhumun, suskun çığlıklarını hiç işitmemiştin, bahtım için boyun büktürmüştün
Yılların hasretiyle kalbimin hıçkırıklarını bir dert edinmedin, sessizliğine çekilmiştin
Bir ser ver, gözlerimin fersizliğine bir gerekçe göster, perişan halimi bildiğini haydi göster


Bir bir nefesim göçüp gidiyor, bilmem ki umutlar kim için dile geliyor
Söz kifayet etmiyor, hal aşkın esrarını şerh edip sürura erdirmiyor, boyun büktürüyor
Ne söyleyim, bahtımın nasibi için kime şikayet edeyim, sebebi hikmetini nerden bileyim
Çaresiz sabredeyim, kanaatin öğretisini deruhte edeyim, ömrün nihayetini aşka vereyim


Ey derdin gailesiyle irşat olmuş gönüller nerdesiniz, duyun sesimi
Çaresiz ducar olduğum melalimi, dramatik hikayemi, nefesimde ki hicran seslerini
hazan ruhumu sardı, sararmış yapraklar misali, toprağa elhak kokladı hüzünle ağladı
Gözyaşları umutla kanatlandı, ne bir şevk kaldı ve ne de bir sürur aşkla kalbimime aktı




Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Halimin hazin sayfalarını bir de sana açsam!

manzara-resimleri-hd-full-hd-10-aliraci-2335-6762.jpg




Sen bilir misin hissizliğin yorgunluğunu,
Kalb ikliminde solgunun umutsuzluğunu,

Çaresiz sukutun sineme hicran akıttığını,
Halimin kuraklığında şevkim kalmadığını.


Düşlerimde,
ne kadarda umuda uzansam,
Olmayacak hayaller avuntusunu yaşasam,

Yalnızlık acısını hazanın yaprağına yazsam,
Halimin hazin sayfalarını birde sana açsam.


Kokunla şevki
bahara yaslanarak uzansam,
Hasretimin dallarında senin halini solusam,

O an tamamen sessizliğin hükmünü tanısam,
Aşkın umutlarında kalbimin sahibine varsam.


Öyle ömür
yaşadım ki halimin o susuzluğunda,
Muhabbetin yıllarca uzağında bağ bozumunda,

Yapraksız dallar yozluğunda korkuları yanında,
Fakirliğin kucağında çaresizliğimin korkularıyla.


Melül melül baktım
yıllarca hasretin sancısıyla,
Varlığın bilinmeyen adresine yazında sıcağında,

Bilginin kıtlığında, idrakimin fevkalade uzağında,
Umutların solgunluğunda, avuntunun kucağında.


Ben sana ne söyleye
bilirim, bilirim ki sen eminsin,
Ruhunun enginliğinde kalbini nizam eden nefessin,

Hakkı bilen, kanaatle güçlenen sabrın müdavimisin,
Gülün kokusuyla şekillenen bahtiyarın ta kendisisin.


Sana nasıl bu sefil
halimi anlatırım çaresiz kalırım,
Haline müdrik olmak için ne bahanelerde dolaşırım,

Uzaklardan nazarımla yaklaşırım ancak sakinleşirim,
O devranında Salih olmak için varlığımdan geçerdim.


Bilirim ve
sessizliğimde kendi halimde kelam ederim,
Yazmanın yanıklığını sinemde her zaman hissedenim,
Aşkın ikliminde, adresin mücerretliğinde yine sefilim,
Ben kendi dertlerimle hüzün içinde nefeslen hederim.




Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Bilmem ki hangi derin güçten bahsedeyim!








Orjinal boyutu icin tiklayin 720x480px and 38KB.
wol_error.gif
Resmin orjinal boyutu için tıklayın.
65621_576521379049488_1300389051_n.jpg









Küresellik adına
Ne türlü şirret oyunlar tezgâhlanıyor
Güç sahibi, ne emrediyorsam ona tabi ol ve uygula istiyor
İktidar olmak nedir bilir misin diye kinaye ediyor, sinsiliğini arlanmadan gösteriyor


İnsan öncelikle
Kim olduğunu ve neye karşı sorumluluk aldığını
Kuvvet dengesinin sarsılmaması için hesabın iyi yapılacağını
Varlık adına, ruhunu ve kalbini ortaya koyarken, enaniyeti unutacağını bilmeliydi


Adalet ve hak adına
Bilgi ve tecrübenin, istişaredeki bereketin hassasiyetiyle
Plan ve prağram yaparak, hizmetkârlığın mütevazılığında karar kılmalıydı
Şöhret ve ihtişam neye lazımdı, azamet sahibinin emrinde bulunmak en bulunmaz ikramdı


Zaten kimin ne olduğu belliydi
Şehret meye veya tefsir edilmeye ihtiyacı olan suizandı
Kaç asırdır içimizi kemiren, birbirimize düşüren, hedefler tayin eden kimlerdi
Ülkeleri ancak tayin edilenler yönetirdi, emir ve komuta zincirine bağlı kalmak aşikârdı


Ecnebi devletler zaten vardı
Kendi ideal ve ülküleri uğruna kim bilir neler yapmazlardı
Zülüm ve işkencenin, desise ve cürümün, işgal ve gaspın hangi sayfasını boş bıraktı
Rabbinin eğitim ve öğretiminden vazgeçen esir yürekler bizzat parçalandı, sonra hak aranmadı


İnsanı yabana atma
Meydana gelen ve gelecek her vakıayı ayıplayıp kınama
Failleri tespit etmek, garez ve kin ile şiddeti cebredenleri deşifre etmek kimin muradı
Seni ve iktidarı ve dolayısıyla devleti arkadan vurmaya çalışan mecrayı hakkıyla ve acilen tanı



Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Nerdeyim, meşkûk bir halde, halin hazan perdesindeyim!




Orjinal boyutu icin tiklayin 800x532px and 57KB.
969079_586565024711790_1348440298_n.jpg







Bir merhaba
demeyi ne kadar çok isterdim
Yıllara sâri yutkunduğum kederin elemiyle sabahladığım gecelerin




Anlamaya muktedir olmak için
gösterdiğim gayretin, bin hüzünle efkârlı nefesin
Esaretinde inim inim inletmiştin, ne yapsam ve nereye baksam suçlayandı o melalin


Gözlerinden
dökülen yaşların meali miydim
Sinem için demlediğim kederin gizeminde arandığın dikenli dilin




Meşkûk bir halde, halin hazan
perdesinde ve hıçkırığın bizar bırakan o kadrinde
Ruhumun mahzun serinliğinde, kalbimi titreten ve ürküten o haykırışın nedenlerinde



Ne yapmıştım
kalbin ülfetinden arınmıştım
Suskunluğun rahlesinde sabahlara denk umman sesini aranmıştım




Firakın abat olduğu, firkatin inşiraha
mebni gönüllere ilham olduğu aşkı anmıştım
Sevdanın yalanlarından, nefesin heyecanlı sunumlarından mustarip olarak ağladım



Ne yapmalıyım
sualiyle ve edebin kavliyle
Yıllarca sabrederek, gözlerinin yargılayan halinden kaçarak halime




Nakşeden ne kadar sancılarım
zuhur ettiyse, bir hikmeti gerekçesi vardır mıdır diye
Umut içinde, hali bizar bıraktıran sahnesinde, çilenin ulviyetine amade aşk esiniyle



Hiç
yazmamıştım, yalnızlığa bırakmıştım
Gülerken ağlayan, susarken yüreğin yangınlığında dalan hicrandım



Halimin avareliğine şahit olan
kim varsa, hastamı acaba kuşkusuyla bakıyorlardı
Sense ne derler kaygısıyla ve bilmem ki her nasılsa farklı hülyaların sultasındaydın



Ne halimin
derinliğine vakıftın nede ardın
Hayatın sosyolojik hallerinden bihaber olan bir can olarak hardın




Kuşku ve korkularınla, önyargılı
savlarınla hiçbir vakit kalbin sesine kanmadın
Ne kadar aynı dili konuşuyor olsak ta, duygular farklı lehçelerde olunca hoyrattın



Nasıl anlardım,
hiç fırsat vermeyen candın
Anlatmaya başladığım bir an, hıçkırıkların sergileniyordu an be an




Bilmem ki hala ne istiyordun,
esaretin pençesinde inlettiğin yetmiyordu biliyordum
Çaresiz susmayı edep telakki edip, bir hikmeti var diyerek sabırla anı bekliyordum



Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Kim şerri sıfat bilirse, mana adına kefensizdir!
225703_578645852170374_876227364_n.jpg








Maddiliğe gömülmüş



Bir insan, öldürücü silah hükmündedir



Şavaşın en büyüğü içerde yapılması gerekirken, bu dışarıya saldırıyor



Doğduğu evreni yabancı görüyor, kendinden olmayan herkesi bir rakip ve tehlike görüyor







Kendi içselliğimizde



Dengeyi aramak ve bulmak durumundayız



İnsanın yatay ve dikey tarihlerini bir bütünlük içinde kurmalıyız



Onu ne sadece manevilik içinde tutmak, ne de maddiliğe gömmek zorundayız









Klasik felsefede



İnsanın yatay ve dikey kesiştiği noktaya bir gül oturtulur



Bu mükemmeliyet noktadıdır, bir zemine basarak zimle ve sabırla yükselmek



Yeryüzü gerçeğini unutmadan göğe yükselmenin en tabi nişanesi ve irfanniyet olgusudur







Çağdaş insanın



Zannedersem en ayırıcı özelliği sahiplenmektir



Modern insan, maddi imkanlar nispetinde ancak kendini var hisseder



Sahip olduğun kadar varsın zehabı üzerine güç ve kuvvet adına varlığından vazgeçer









Peygamber



Haber getiren demektir



Haberi getiren ve ona kulak olan, onun hallerine bakar ve gözlemler



Duyan ve görmeyen şahıs, haberi, hakikati/hayatı yapar ve bu minval üzere gider



Ananevi eğitim üç aşamalıdır, ilme’l yakin, ayne’l yakin, hakka’l yakindır, el hak bilinmelidir







İnsan, Rabbinin



Öğretmenliğinde öğrenciliğini yaşadığında kamil olur



Kulağa ve gözüne düşeni kalbine indirir, kalbi bir rahme dönüşür ve orada doğum gerçekleşir



Duyulan, gözlemlenen ve üzerinde düşünülen şey marifetullaha inkılap eder; marifetullahtan muhabbetullah hasıl olur







Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Hayatın satır aralarında tahayyül ederken!
166083_586565371378422_431246_n.jpg










Yaratılışımız bir aşk hikayesidir
Allahtan geldik, O’ndan ayrıldık ve yine O’ na döneceğiz
Aşk, aslımıza olan özlem ve onunla bütünleşme çabası manasına da gelir
Bir anlamda kendimize/bütünlüğümüze sevgidir aşk, provan algı, aşkın kaynağını burada görmediği için onu dünyevileştiriyor



Varlık, varlığa dair fani olan beden
Aşkın objesi yapılıyor ve doğalolarak cinselliğe indirgeniyor
Aşkın büyük hakikatlerden biri olduğu nedense hakkıyla idrak edilemiyor
Allah'ın kainatı yaratmayı arzulaması ve bunu sevmesi, varlığın ilk sebebinin sevgi/ aşk olduğu anlamına geliyor



Varlığa ait ve birbirinden ayrı cüzler
Arasında fevkalade kuvvetli birçekim var, kainatta sari bir aşk hali var
Aşk, bir birinin uzağına düşmüş parçaları bir araya getirir, biz buna vuslat diyoruz
Aşkın şiddeti, parçaların birbirine olan uzaklığı nispetinde artar, kişinin O ‘ na uzaklığı nispetindedir



Aşk bahsinde hep şu ayrım yapılır
İlahi aşk, mecazi aşk, ariflerböyle bir ayrımın olmadığını söylerler
Hedefi ne ve kim olursa olsun,aşk üzere gerçekleşen şey mahiyet olarak hep aynıdır
Değişen maşuktur; maşuka yönelmenin mahiyeti değişmez, kimler yıllarca faniyi idealize ederek aşık olur



Aşk, bir derttir, söyletir
Şiir edebiyatın bir üst dilidir,edep, bir tür yoğurma ve terbiye tarzıdır
Edebiyat ise edep ile birlikte anılıyor, dolayısıyla şiirinde edebi muhakkak ki olmalı
Kavuşma arzusu, aşk olarak belirlendikten sonra, vuslat gerçekleştiğinde arzudan doğan acı/ aşk kalmaz




Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Sufiliğin dilinden ve kalbin sır perdesinden!
21176_586565478045078_1962421374_n.jpg










Hakiki dost Allah’tır
Dost olarak bilinen insan düşman mertebesine çıkabilir
Düşmanda bir süre sonra dost görülebilir, bu bakımdan ifrat ve tefrite dikkat edilir
Zira insan ve halleri bakideğil, değişim geçirir, irfan eğitimi bu anlamda çok önemlidir




Çünki irfan, her halin
Bir tecelli olduğu inancını verir, sekülerizm, milliyetçilik gibi
Modern kalıpların tersine, irfanayrıştırmaz, “bir” leştirir, farklılıklarda ki ne
götürür
Büsbütün sanallaşmış bugünün gerçekliğinde insanı bu yakınlıkta tanımak ne kadar mümkün




Görmeden, dokunmadan
Bir hukuk geliştirmeden insanlaryakınlaşıyor ve bu hisse kapılıyor
Hayır, bu ortam ve bağlam dostluğu mümkün kılmaz; imtihandan geçmeyen inkılap etmez
“Dost” kelimesi Farsçadan geliyor,”arkadaş” ise kok olarak Türkçedir,”arka”sını dayadığı taş anlamına gelir, arka-taş




Bu sebeple arka-taş önemlidir
Kişiyi güvende tuttuğu gibi,güçünün ortaya çıkmasını sağlar
“Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyim” deriz, arkadaşı kendisini seçmiş olur
Her cüz, “arka” sını yaslayacağı bir “taş” bulmak süretiyle bütünlüğe ermek, kendisi olmak istiyor




Dostluk, arkadaşlığın ötesinde bir şey
İnsanın dostu mahremi sayılır,böyle olduğundan insan dostu
Yanında çıplak kalmaktan çekinmez, kaygısızca soyunur, dost ağır söylese de
Zoruna gitmez, bu yüzden sultanların musahipleri olmuştur, herkesin korkup sustuğu halde,
muhasip sultana hatasını söylemiş ve açığını göstermiştir




Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Yitik kimlik olarak farkı yadedilen derviş!
33425_135498946485069_7144777_n.jpg









Ne de olsa kalender meşrep
Paraya, karşılığı madde olan kazanımlara değer vermemektir
Onlarla meşgul olmamak değil,sadece değer vermemektir
Zengin olabilen ama zenginliğiüst bir değer olarak işaretlemeyen”gönül”den bir bakış



Dervişe yakından bakılıp
Bütünlüğü içinde kavrandığında,bugün eksikliği hissedilen insan
Kim olduğu”derviş olduğu yakinen görülecektir Biz onu sakinliği veteslimiyetiyle biliyoruz,
neden böyledir? Bulmuş inanmış ve teslim olduğundan böyledir




Dervişlerin mühimsediği tek şey vardır
Hakkıyle Rabbine teslimiyet,kesret ehli değildir derviş, tevhit ehlidir
Hayatın sahibi Allahtır; insan Allaha teslim olunca hayatın o kesretli yapısı karşısında el açmaktan kurtulur,
Allah’ı bulan herşeyi bulur, derdiniz Allah ise bütün dertler küçülür




Modern zamanlarda insanın derdi
“Bir” olmadığından, elbette kibirden fazla derdi var, küçükte olsa var
Küçük dertlerin nasılda büyükdertlere dönüştüğüne her vakit tanıklıkediyoruz
İnsanlar biyolojik olmaktan ziyade, psikolojik rahatsızlıkların sıkıntılarıyla uğraşıp, duruyor, uzmanları böyle söylüyor




Tarihte olmayan, modern zamanların
Havasıyla ortaya çıkan hastalıklardır, varlık ile materyalist ilişki kurmanın
Sonrasında karşılaştığımız arızalardır, mevcut durum, daha çok yaşanan anlam kriziyle açıklanıyor
ve fakat tedavi bakımından hangi yöntenm olacağı hususu dikkate alınmalıdır




Freudçu psikinaliz, Lacancıpsikiyatri
Bir de “Sufi Psikoloji” var. Bupsikoloji dervişin yaşam algısının modern zamanların
yaralarına merhem olduğunu imler.
”Çünki” der, derviş modern zamanların vazgeçilmezleri üzerinde düşünmeye çağırır




Sahip olma güdüsüyle hayatı karşılamayı
Sahip olunan emtia ile ‘değer’bulmayı merkezileştirmez, insanı fonksiyonel
Aklın alanından gönlün aşkınlığına çeker. Dünya ve dünyadaki her şey daha bir
Derinlik kazanır; insanı kendinde oyalamaz, onu “öte” ye hazırlayan bir rampaya dönüşür




Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
İnsanın yedi olan ruhi ve kalbi katlarını anarken!
252899_213295822038714_3152936_n.jpg








Yüce kitabımıza ve efendimizin
Hayatına baktığımızda mertebeler görürüz, varlığın ve insanın derecelendiğini
İnsan-ı kamil, en üst mertebeyiişaretliyor, demek ki altlarda da mertebe bulunmaktadır.
Peki, nedir bu mertebeler diye dikkatlice nazar edersek, işte o vakit




Bir pramit örneği aklıma geliyor
En geniş olan piramidin en altkısmıdır. Pramit yükseldikçe alan daralır
İnsanların çoğu, pramidin en altkısmına karşılk gelir, çoğunluk altlarda yaşar
Nitelik ve dereceye vuruldukça insanların sayısında azalma olur, zirvede çok az insan kalır



İrfan geleneğinde “yedi katlı insan modeli”yle karşılaşıyoruz
Kur’anı Kerim, Hz. Peygamber’insünneti ve İslam’ın ruhundan hareketle
bu model belirlenmiş. Harici birokumaya yaslanmıyor bu model, çıplak bir metin
okumasından çıkmıyor, Kur'an'ın ruhunun verdiği ilhamla doğuyor




Yedi katlı insan modeli
Nefs-i emmare ile nefs-i safiye arasındakileri içeriyor
Her makamın bir husisiyeti ve özelliği var; insan hangi makamdaysa makamının
Husisiyetlerini taşıyor, nefs-iemmare insanın en alt makanını oluşturuyor
Nefs-i emmarede insan büsbütünkötü/aşağı olana açıktır, iyiye kapalı bir alandır




İnsan içindeki kötü sese kulakkesilir
Bu sesin işaret ettiği yeregider, kendisinde eksiklik, yanlışlık görmez
Ve hatta günahkar olduğunu düşünmez. Arifler, bu mertebedekilerin münafık ve fa sıkların
özelliğini taşıdığını söylerler, velevki Müslüman olsa da nefs-i emmare mertebesin de yaşıyorsa münafık ve fasık gibi olur




Nefs-i emmareden çıkmak için Müslüman olmak yetmiyor
Daha fazlası gerekiyor, nefsin terbiye ve tezkiyesi, yani nefsin sesini kısmak
Ve böylece ruhun gürleşmesine imkan vermek, insan bir nevi içinde mirac yaşatarak
Nefs-i emmareden nefs-ilevvameye yükselmeli, Nefs-i levvamede insan nefsinden yana düşmez, eksik ve günahkar olduğunu düşünür




Nefs-i levvameye yükselmiş insanda
İnsan-ı kamile doğru bir seyirvardır. Kişi Nefs-i emmarede sosyolojik olarak Müslümandır.
Arkasından Nefs-imülhime geliyor, ilhama açık nefs demektir, nefs, tövbe, zikir, rabıta ve mücahedeyle
günahların ağırlığından ve şehvet bağından kurtulunca, ilham ve feyz almaya kabiliyet kazanır….




Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Canlı olan kitap, İnsan-ı kamil makamıyla fark!
228197_211129688921994_6882240_n.jpg








Kur'an'ın hakikati metninden ziyade
Ruhuyla ilgili bir husustur. Bu da canlı Kur’an Hz.Peygambere işarettir
Hz. Peygamber nasıldı? Sorusuna, Hz. Aişe validemiz “ O yürüyen bir Kur'an'dı”
Bu çok önemlibir nokta, malum “İkra!” ile başlıyor ilk emir ve Kur’an-ı Kerim ayetleri



Peki, daha okunacak bir kitap yokken
İlk ayet “İkra”hitabı neye işaret ediyor, inananlar neyi okuyacaktı
Cenab-ı Allah; ”Şüphesiz bu Kur’ an gizli bir kitabın içindedir.
Ben size bu kitabı gizli bir kiytap içinde gönderdim”



Peki, öyleyse bu ne demektir?
Salt sarf ve nahivden hareketle yapılan tefsirler bu soruların cevabını veremiyor
Ariflerin tefsirleri sayesinde meselenin hikmetini ve irfani tefsirler dikkatimizi anlam
katmanlarına çekiyor. Mesaela Peygamber Efendimizin bir hadis-i şerifi var



“Kur’ an ve insan ikiz kardeştir”
Aynı kaynaktan doğan ikiz kardeş; biri harfe bürünerek “vahiy”, diğeri
Ete kemiğe bürünerek ‘insan’ adını alımış. İbn Arabi’ nin “Elimizde tuttuğumuz Kur’ andeğil, Mushaf’ tır



Mushaf'ın içinde Kur’an, Kur’anın üstünde
Ümmü’l-Kitap, Ümmü’l Kita’bın üstünde de Levh-i Mahfuz var; Levh-i Mahfuz’ dan da “insan”kitabı geliyor.
Dolayısıyla insan-ı kamil ile Kur’an aynı şeydir. Hz. Ali karşıtları mızrakların ucuna Kur’ an ayetlerini takar



Kur’ an burada demek süretiyle kararsız kitleyi
Taraflarına çekmek için. Hz. Ali Efendimiz bu noktada muhteşem bir şey söyler
Kur’ an ayetlerini mızraklarının ucuna takan tarafa yönelen kitleye hitaben derki;


“Nereye gidiyorsunuz?
Kur’ ana gitmiş oluyorsunuz, Kur’ an bemim” der.
Kur’an-ı Kerim’inmushafına değil, hakikatine işarettir bu sesleniş



Bu bakımdanKur’an-ı Kerim’in hakikati
Mushaf’a bakarak değil, gramer özellikleri çözülerek değil, insan-ı kamil üzerinden
anlaşılabilir. Şeytanın 104 kitabı ezbere bildiği söylenir, bilgi yetmiyorki,şeytan kovulmuştur.


Önemli olan yürüyen Kur!an olmaktır.
İnsan-ı kamil olduğumuzda Kur’an olur, Kur’ an konuşursunuz. İndirilen Kur’an var, bir de
konuşan/yürüyen Kur’an. Gelenek,”İnsan-ı kamil, konuşan Kur’andır” der




Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Cümle varlığın birliği ve kardeşiliği!
300637_252185244816438_7360932_n.jpg










Anadoluyumayalayan arifler

Şuortak duada buluşur:” Yarabbi! Bedenimi o kaar büyüt ki
Cehennemin hepsini ben doldurayım, bir başka cana yer kalmasın
“Başkasını yazdırmaktan çok onları cehennemden uzak tutan bir dil




Anadolu Müslümanlığı; derviş

Eren,alperen gibi kavramlar üzerinden yaşanmış
Bu“Cümle varlığın birliği ve kardeşliği” olarak formülleştirilen
Tevhidi anlayışın nişanesi olan bir toplum tecrübesi olarak anlamalıyız




Vahdet-ivudud’ un açılımı

Varlığın birliği anlamına geliyor, tasavvufi ve ontolojik
Bir temellendirmeden başka içtimai tarafıda bulunan bir tasavvurdur
Osmanlı’da bu esas alınmış, Müslüman, Hiristiyan, Yahudi, Bektaşi, Alevi, Kürt,
Çerkez gibi farklılıklara saygı duyulmuş, Birde çok, çokta bir, keserte vahdet,vahdette kesret




Budil bir tasvvur, bügün içinde
Çözüm kaynağıdır. Türkiye’nin can yakıcı meseleleri vardır
Alevi,Kürt ve azınlıklar diye sıralayabiliriz. Peki, vahdet-i vucud anlayışı
Ve mesnevi niçin bizlere hal çaresi olmasın? Batı’da sorunlar hala Aristoteles’e
Kadar gidilerek çözüme kavuşturuluyor. Biz niye İbn Arabi ve Mevlanalara gibi kurucu isimlere başvurmayalım




BugününMüslümanlarının temel sorunu
Klasik metinlere yaslanmaları, kurucu isimlerden dil edinmemeleridir
Dolayısıyla ekonomide, siyasette, kültürde, mimaride, sanatta ortalamanın altına düşüyorlar
Süleymaniye’nin gölgesine nasılsa gecekondu diyebileceğimiz karakterde bir mimari çıkıyor
Dede Efendi’nin Ferah feza ayin-i şerifine arabesk melodilerle hala eklenmeye çalışıyorlar


Bugün Uzakdoğu felsefesinin okulları var
Anaokul,ilkokul, orta, lise ve üniversite düzeyinde mektepleri mevcut
Mimar Sınanın mimarisine, Dede Efendi’nin musikisine sinen İslam’ın derinliği


Yeni formlar üzerinden hayata taşınabilir,
Hz. Peygamber,”İnsanlara akılları derecesinde konuşunuz” diye buyuruyor.
Kendi ruhumuzu,eğitim yuvalarında karşılığı alınacak halde neden olmasın verebiliriz



Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Canımızı sıkan çok şey var, neler’e bakarsak!
484855_586566324711660_502152374_n.jpg










Kişisel meselelerimizi bir kenara bırakırsak
Neden Balkanlar’a
virgul.gif
kuzey Afrika’ya
virgul.gif
Ortadoğu’ya yabancılaştık

“Anadolu ruhu”nun ayırıcı özelliği olan “bütün” fikrinin yerine ikame edilen
“parça /ulus” düşüncesi arızalar çıkarttı. Dil ve din gruplarında oluşan mutsuzluklara kapı araladı




Elbette ki ”radikal modernleşme”nin katkısı göz ardı edilemez
Yüzyılın başındaki Anadolu'ya çekilme mecburi ve şekliydi. Modernleşme
üzerinden gerçekleşen ise Anadolu’nun
virgul.gif
ruhundan çekilmesi demekti. Bölücü ideolojiler ihdas edildi ve nitekim de gerçekleşti




Fakat en calib-i dikkat olanı da maalesef
Anadolu'muzun yiğit ve vatansever olan gençlerine kutsallık kutusu
İçinde ve din yerine zihinlere zerk edildiğinde
virgul.gif
birlik kurmak mümkün olamıyor

Çünkü bu düşünce
virgul.gif
ötekini kabul etmiyor
virgul.gif
düşmanlaştırıyor ve böylece kendisi var oluyor




Başka türlü modernleşme yaşanabilirdi
Red-i mirasa gerek kalmayabilirdi. Tanpınar'ın yorumuyla; “devam ederek
değişen
virgul.gif
değişerek devam eden” bir yola gidilebilirdi. Mümkün olan ve uygulanan bir şeydi bu.

Mesela
virgul.gif
Büyük Britanya denilen İngiltere
virgul.gif
Kraliyet ailesinin hala devam eden etkisi




Gelenek ile modernizmin sentezine
Karşılık gelen İngiltere
virgul.gif
bugün dünyanın ekonomik ve siyasi güçlerinden biri

Sosyal bilimciler” Geleneğiyle barışık olmayan yenilikçi olamaz” diyor. İşte 1917 Ekim
Devrimi ve sonuçları. Bugün Rusya devrim yaralarını bir senteze giderek sarmaya çalışıyor



Geçenlerde Putin
virgul.gif
Rus Patriyark Kilisesi’ni ziyaret etti

Ve dedi ki: Maalesef biz laikliği çok sert algıladık ve sizi sahanın dışına ittik
Artık o günler geride kaldı
virgul.gif
bundan böyle mutlu
virgul.gif
müreffeh ve huzurlu bir Rusya için

sizlerle beraber çalışacağız. Sizi sahada aktif olmaya davet ediyorum” dediği hatırlanmalı



Döneceğimiz yer tabii ki İslam'ın tasavvufi ruhudur
O bizim ortak muhayyile ve paydamızdır çünkü. Anadolu da yaşayan herkes
Bir şekilde bu ruhla akrabalık içindedir
virgul.gif
Anadolu
virgul.gif
küçük hikayelerden oluşan büyük bir hikayedir





Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Hakikatin” Bir”liği düşüncesinden hareketle!
267305_266624366687068_2367419_n.jpg










Ananevi tasavvurda kadın ve erkek
Hakikatin farklı iki formda tecellisi anlamına geliyor
Üst yapıda bu ayrılık, bu ikilik yok; bizatihi birlik/bütünlüğü var
Fiziki evrenin, dünya hayatının bir gerekliliğidir bu ayrışma, mutlak olmayan, izafi olan ikilik




Eril ve dişi olanların birbirine akması
Dünya hayatı için gerekli, çünkü hayat bu ikiliğin münasebetiyle mümkün oluyor
Kur’an-ıKerim de, “Biz her şeyi çift yarattık!” deniyor. Yani sadece kadın ve erkek üzerinde
görülmüyor erillik ve dişilik, yani kozmik yapının bütününde karşımıza çıkıyor




Varlık nedir? Hayat nedir sualleri
Ve hatta varlık ve hayatta erkek olmak ne manaya gelir?
Niçin bu soruların cevabını arayan bir eğitim mümkün olmasın? Bugünkü erkeğin
Sıkıntısını aşmak adına, kaybettiğimiz ama hafızamızda duran bilge erkeği yeniden inşa etmek adına




Hatta erkeğin mesuliyetinin altının çizilmesi
Formel eğitimin yanında kalbin de eğitilmesi; erkeğin erkân ve edepten geçmesi
Bilmediğimiz bir erkek değil bu; bir dönem yaşadı buralarda. Bu erkeği yoğuran ocaklar,
dergâhlarımız oldu, oralarda insan bu mekanlarda hem aklen ve hem de kalben besleniyordu




Böylelikle ortaya bir erkek/kadın modeli çıkıyor
Şimdilerden başka erkek ve başka türlü bir kadın. Birbirlerinin mukabili
Ve birbirlerinin yardımcısı olan. Sorun; kadını Rabbinin emaneti olarak görmeyen
Kalbini yitiren, sadece bedeniyle kalan erkek zavallı ve sefil bir erkek olarak karşımıza çıkıyor




Geleneğin rol dağılımına ve bu dağılımında
Ortaya çıkan görece farklılıklara feminist teoriyle yaklaşırsak yanılırız
Erkeğin reisliği ve kadının ev hanımlığı ”efendi-köle” dikotomisiyle okunamaz
Anane veya dini metinlerdeki kimi esasları bütününden bağımsız okursak, doğal olarak
netice itibarıyla tahakkümcü bir erkeğe varmış oluruz




Erkeğin şekillenmesinde yanlış okumaların tesiri var
Geleneğin ruhu deforme olmuş; erkek tahakküm etmiş, kadın da uğradığı mahkûmiyet
sebebiyle buğz etmiş bu durunm bir erkeğin ve kadının asla bütünleşemeyecekleri iki farklı
varlık olarak kabul görmesiyle sonuçlanmıştır




Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
İki doğum ve iki ölüm’ün esrarını anarken!

Orjinal boyutu icin tiklayin 960x540px and 115KB.
944216_586566658044960_1802504634_n.jpg





Hayır, ölüm somn değil
Başka bir yere doğuştur, Hz. İsa' ya atfedilen
Hz.Peygamberimiz ve arifler tarafından paylaşılan şöyle bir söz bulunmaktadır
İki doğum ve iki ölüm var” Birinci doğum “su” dan doğumdur; annerahminde bedenin oluşması


Ve bu daha çok insanın
Beden olarak yeryüzüne gelişi manasına gelir
İkinci doğum ise; insanın ruhen doğması, olması, kemaleermesi demektir
Bu nasıl gerçekleşir? Bilginlerin ve ariflerin işaret ettiği terbiyeden geçerektabii


Gerçek doğumun ikincisi olduğu söylenir
Öyledir, çünkü “Birinci doğumdan maksat ikinci doğumun olmasıdır” denir
İnsan-ı kamil, ancak ikinci doğumla mümkündür, bununiçin Hz.Peygamber’in
Sözüne vuran hakikati yaşamak gerekmektedir: “Ölmeden evvel ölünüz”hadisleri


Ölmeden evvel ölmek… bedenen
Gerçekleşenden evvel ölebilmek, ne muhteşem bir ufuktur bu. Bunasıl olur?
Azrail, Hz. Mevlana’nın ruhunu almaya geldiğinde, Mevlana, Ölmüşün nesini alacaksın ki?” demiştir. Kendinden/bedeninden geçmek, ruha sıçramak; Hakikatte, Allah’ta fani olmaktır


Evet, iki kere doğmak lazım
Önce bedenen doğmak, sonra bedenden geçip mana alemine doğmak
Peygamber Efendimiz,” ölmeden evvel ölünüz!” derken bu ufku göstermesi aşikar
Çünkü yalnız O var; her şey O’ndan geliyor, O’nagidiyor. Varlığın, doğumun hakikatini bilen ölümden korkmaz


Ne demişti Hak aşığı Yunus?
“Yunus öldü düye sala verirler, Ölem hayvan imiş aşıklar ölmez”
Allah’ın rahmet sıfatı vardır; rahmeti, gazabını geçmiştir. Ama gazabıdavardır
Çünkü adalet, cezalendırmayı da gerektirir. Bu sebeple dini eğitimde korkutma gözardı edilemez



Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Niyazi Mısri’ yi anarken düşündürdükleri!

Orjinal boyutu icin tiklayin 720x360px and 57KB.
226936_211129325588697_8069538_n.jpg









“Derman aradım derdime, derdim bana derman imiş.
Burhan aradım aslıma, aslım bana burhan imiş” derken neleri şerh ediyor
Şimdi bu mısralar zaman ve mekana kayıtlı olabilir mi?



Herdem insana, hakikate
Dokunmaz mı? Peki, ne söylüyor: hastayım ve hastalığıma ilaç arıyorum,
tedavi olmak istiyorum; derdime derman, yaralarıma merhem..Meğerse yanlış yapıyormuşum; derdimi ortadan kaldırmak değil, derdimin kendisi derman imiş



Nasıl bir derttir bu?
Diş ağrısı, mide ağrısı değildir bu; asıl derttir
İnsanın aslıyla, bütünlüğüyle, hakikatiyle yaşadığı yabancılık
Burhan;delil demek, insanın varlığına işaret, “Varoluşumu belirleyen, altını çizen delil ve işaretler peşindeyim” diyor



Varolayım, var olduğumu hissedeyim
Meğerse varlığım ‘ aslım’ da gizliymiş; kopup geldiğim ruh’ta bütünlükte
Şu dünyanın ara sokaklarında değil, içimde/ kendimde aramalıymışım delil ve işaretleri



“Sağı solu gözler idim, dost yüzünü görsem deyü.
Ben taşrada arar iken, ol can içinde can imiş” Muhşeşem bir ilahiyatı içeriyor
Allah’ı sağda solda, dışarda, medrese formu içinde; merkezde değil de taşra kıyılarda aramanın beyhudeliğine işaret ediyor



Dostyüzü, yani can, dışarda değil
Canın bizatihi kendiside, içinde aranacağını beyan ediyor
Nasıl buyuruyordu Allah? “Ben kendi ruhumdan üfledim size. Size şah damarınızdan daha yakınım”



Allah’ınvarlığı yaratıp sonra bir kenara
Çekildiğini düşünürseniz,
allah.gif
ve varlık ayrımını yapmış olursunuz

“Hayır”,diyor Mısri, “ben ve
allah.gif
diye bir ayrım yok. Ben O’ndan gayri değilim, O’nun tecellisi olarak varım”




Bu anlam üzere bakarsak ben ve başkası ayrımı kalmaz.
Hadis-ikudsinin “Kullarım güzel amellerle bana yaklaştıklarında onların gören
gözleri,tutan elleri, yürüyen ayakları, duyan kulakları olurum” açılımıyle bütünleşiyor




Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Ey Rabbim bu ne büyük bir lütuf!

Orjinal boyutu icin tiklayin 720x493px and 60KB.
308437_252185001483129_1621255_n.jpg









Artık vakit gelmişti
İbretin ve inşirahın aklı ve izanı zorlayan lahzalarıydı
Yürek atışı hızlanırken, telaş ve heyecan kuşatırken acziyet zamanıydı
Çare adına, derman vaadında ne varsa bir bir sıralanıyor ve fakat güç yetmiyordu



Aklın dereceleri vardır
Ruhu yücelmek, kalbi nazargah bilmek için
Ölmeden evvel ölmeyi beceremeyen bir miskinliğin içinde ne kardır
Hangi har olursa olsun, ardan yoksunsa, kemaliyetten uzaksa neye yarayacaktır



Gözümün önüne geliyordu
Son çare olarak yapacaklarım ve unutmamak adına çabalarım dinmiyordu
Çırpınırken ses çıkmıyor,gayret etsende nefes geçit vermiyor,orda yığılıp kalacaksın
Gidilecek yer belliydi, mazeret için hangi saik geçerliydi, ecel vaktine sevdası bir olan demdi



Ölmenin bir telaşı yoktu
Kan çekilirken vehmedilen hiçbir panik halimde bulunmuyordu
Buna sebep handan olmam mı, cehlimle cürete abanmam mı, kat a bu yoktu
Rabbime gitmekten ve O’ na kavuşmaktan niçin bu kadar endişe zerkedilen korku



Ey Rabbim sen bilirsin
Sen sahibim ve varlığımın yegane hakimisin
Gazabından çok rahmetine bel bağladım, öyle inandım ve bu hal üzere yaşadım
İhdas edilen kültür dininden ziyade ananevi dini hassasiyetle yaşadım, ibadetten ziyade, ubudiyet dini olarak inandım



Her yanlış ve hata zafiyetimdendir
Kastı aşan nefsim ve azalarım her bakımdan muzdarip ve pişmandır
Ruhum,senin ruhundan neşet eden sevdadır, aklım ve iradem ancak seninle şavktır
Sen bilirsin, en yüce hükmün sahibisin, gönül hassasiyetine önem veren RABBİMSİN



Mustafa CİLASUN
 

Mustafa Cilasun

KF Ailesinden
Özel Üye
Sinemde bir hicran var yüreğimi burkar!

Orjinal boyutu icin tiklayin 800x600px and 87KB.
922814_586566218045004_1861641965_n.jpg







Çok hazinde olsa biliyorum
Sırlarımla sırılsıklam olarak ebede doğru gidiyorum
Kimselere söz etmiyorum ve boynumu bükerek öylece nefesleniyorum



Umutlarım hazanı andırıyor
Korkularım zemherinin titretmeleriyle hali yıldırıyor
Geriye ne kalıyor, muhabbetten yoksun nefesler kime derman oluyor



Ayrılık! Hiç kavuşamadık ki
Hasretin dirliğinde varlığın birliğinde neyi anladık
Mütemadiyen vuslatın özlemiyle ve ötelerin ikliminde çok farklılaştık



Gülü dahi hakkıyla koklamadık
Bildiğimiz kadarıyla sevgiye dahi müdrik olamadık
Müteretlik yaşadık, korkularla arkadaş olmaya çalışarak öyle yaşadık



Koşulsuz tabi olan canlardık
Kim ne derse inanmak için çırpınarak eminliği arardık
Lakin aidiyetimizle dışlandık ve derinliğin dehlizlerinde çareler aradık



Bu kadar mı garip inanmak
İnsan olmanın gayesiyle nefesleri hakkaniyetle aralamak
Adaleti asiller için sefilliğin hengâmesinde budayarak çıkarda anlaşmak



Ne tarih ve ne de iftiharlık
Şimdilerde gün yüzüne çıkıyor desiseden ayrışan varlık
Kimlerin vicdanında helâlaştık ve günü kurtarmak için neleri de yapmadık



Düşündükçe hep üşüyorum
Medarı iftihar etmem için arşivleri ibretle kokluyorum
Öğrenmek için okuyorum ve idrakimin zafiyetinden ufuklara uzanıyorum



Lakin biliyorum ki çok geç
Ve fakat düşünmek için bilmek bin bir türlü dert
Zira gözün aşina olduğu her yer fetret ve zillet içinde kaybolan hürriyet



Ağlamak ve arkaya bakmak
Gelen nesillerin kimliğinden şevk alarak konuşmak
Hak rızasını aramak ve ecrin hikmetine ram olarak bahtiyarlık yaşamak




Mustafa CİLASUN
 
Üst