TARİHÇE-İ HAYAT DERSLERİ 9.12.AFYON HAYATI(DEVAMI)
ONBEŞİNCİ RİCA(DEVAMI)
ONBEŞİNCİ RİCA(DEVAMI)
Birincisi: Benim ve Nurların gizli düşmanlarımız, benim istemediğim halde hakkımdaki teveccüh-ü âmmeyi kırmakla Nurun fütuhatına sed çekilir diye, bazı safdil resmî memurları kandırıp, şahsımı millet nazarında çürütmek fikriyle, ihanetkârâne böyle muameleye sevk etmişler. Buna karşı inâyet-i İlâhiye, Nurların iman hizmetine mukabil, bir ikram olarak, o birtek adamın ihanetine bedel bu yüz adama bak, hizmetinizi takdirle şefkatkârâne, acıyarak, alâkadarâne sizi istikbal ve teşyî ediyorlar. Hattâ, ikinci gün, ben müstantık dairesinde müddeiumumun suallerine cevap verirken, hükûmet avlusunda, mahkeme pencerelerine karşı bin kadar ahali kemâl-i alâka ile toplanıp lisan-ı hal ile “Bunları sıkmayınız” dediklerini, vaziyetleriyle ifade ediyorlar gibi göründüler. Polisler onları dağıtamıyordular. Kalbime ihtar edildi ki: Bu ahali, bu tehlikeli asırda tam bir teselli ve söndürülmez bir nur ve kuvvetli bir iman ve saadet-i bâkiyeye bir doğru müjde istiyorlar ve fıtraten arıyorlar ve Nur Risalelerinde aradıkları bulunuyor diye işitmişler ki, benim ehemmiyetsiz şahsıma, imana bir parça hizmetkârlığım için, haddimden çok ziyade iltifat gösteriyorlar. İkinci hakikat: Emniyeti ihlâl vehmiyle bize ihanet etmek ve teveccüh-ü âmmeyi kırmak kastıyla tahkirkârâne, aldanmış mahdut adamların bed muamelelerine mukabil, hadsiz ehl-i hakikatin ve nesl-i âtinin takdirkârâne alkışlamaları var diye ihtar edildi. Evet, komünist perdesi altında anarşistliğin emniyet-i umumiyeyi bozmaya dehşetli çalışmasına karşı, Risale-i Nur ve şakirtleri, iman-ı tahkikî kuvvetiyle bu vatanın her tarafında o müthiş ifsadı durduruyor ve kırıyor, emniyeti ve âsâyişi temine çalışıyor ki, pek çok bir kesrette ve memleketin her tarafında bulunan Nur talebelerinden, bu yirmi senede alâkadar üç dört mahkeme ve on vilâyetin zabıtaları, emniyeti ihlâle dair bir vukuatlarını bulmamış ve kaydetmemiş. | Lügatler : ahali : halk alâkadar : alakalı, ilgili alâkadarâne : ilgilenerek anarşist : hiçbir kayıt ve kural tanımayan, kanun ve düzen karşıtı âsâyiş : emniyet ve güven ortamı bed muamele : kötü uygulama bedel : karşılık dair : ilgili, ait ehemmiyet : önem, değer ehl-i hakikat : her şeyin hakikatini ve gerçeğini araştıran ve ulaşan kişiler emniyet : güven ortamı emniyet-i umumiye : genel güvenlik fıtraten : yaratılış itibariyle fütuhat : fetihler, zaferler had : seviye, derece hadsiz : sayısız hakikat : gerçek, esas hizmetkâr : hizmet yapan kimse ifsad : bozulma ihanet : hainlik ihanetkârâne : hainlik ederek ihlâl etmek : bozmak, karıştırmak ihtar etmek : hatırlatmak ikram : bağış, ihsan iltifat göstermek : ilgilenmek iman hizmeti : iman hakikatlerini yayma hizmeti iman-ı tahkikî : imana dair bütün meseleleri inceleyip delil ve burhan ile inanma inâyet-i İlâhiye : Allah’ın yardımı, lütfu istikbal : karşılamak kastıyla : amacıyla kemâl-i alâka : eksiksiz ilgi ve alâka kesret : çokluk komünist : Komünizm akımını benimseyen kişi lisan-ı hal : hâl ve beden dili mahdut : sınırlı muamele : davranış, tavır mukabil : karşılık müddeiumumî : savcı müstantık : mahkemede ilk ifadeyi alan sorgu hâkimi müthiş : dehşet veren nazar : bakış, görüş nesl-i âti : gelecek nesil saadet-i bâkiye : sonsuz mutluluk, âhiret hayatı safdil : saf kalpli, kolay aldanan sed çekmek : engellemek sevk etmek : yöneltmek şakirt : öğrenci şefkatkârâne : şefkat dolu tahkirkârâne : hakaret ederek, küçük düşürerek takdir etmek : bir şeye gerekli değeri göstermek takdirkârâne : takdir ederek teşyî : uğurlama, vefat eden kişinin defnedilmesi teveccüh-ü âmme : halkın yönelişi, ilgi göstermesi vaziyet : durum vehim : kuruntu, varsayım vilâyet : il vukuat : meydana gelen olaylar zabıta : polis ziyade : çok, fazla |