Kutub-i Sitte Hadis-i Şerifleri

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
1591 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allahu Teala hazretleri, erkege temas edenveya kadinlara arka uzvundan temas eden erkege (kiyamet gunu rahmet nazariyla) bakmaz."
Tirmizi Rada 12, (1165).

1592 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Kim bir hayvana temas ederse onu oldurun, hayvani da beraber oldurun"buyurdu.
Ibnu Abbas'a: "Hayvanin gunahi ne (o nicin oldurulsun?)" diye soruldu. Su cevabi verdi: "(Bu hususta Resulullah'tan bir sey isitmedim). Tahminimce eti yenmesin veya ondan istifade edilmesin diyedir. Zira ona, bu muamele yapilmistir."
Ebu Davud, Hudud 30, (4464); Tirmizi, Hudud 23, (1454).
Ebu Davud ve Tirmizi'de su rivayet de gelmistir: "Hayvana temas edene bir hadd takdir edilmemistir."

KAZF (IFTIRA) HADDI

1593 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Maruz kaldigim iftiradan beni temize cikaran vahiy indigi zaman, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) minbere cikip, durumu hatirlatti ve ilgili ayeti (Nur 11-23) tilavet buyurdu. Minberden inince iki erkek ve bir kadina kazf haddi vurulmasini emretti. Ve derhal icra edildi. Burada hadd icra edilen sahislar Hassan Ibnu Sabit, Mistah Ibnu Usase ve Hamna Bintu Cahs (radiyallahu anhum) idi."
Ebu Davud, Hudud 35, (4474, 4475).

1594 - Ebu'z-Zinad (radiyallahu anh) anlatiyor: "Omer Ibnu Abdilaziz (radiyallahu anh) iftira sebebiyle bir koleye seksen sopa vurdu. Ebu'z-Zinad der ki: "Bu hukum hakkinda, Abdullah Ibnu Amir Ibni Rebia'ya sordum. Bana su cevabi verdi:
"- Ben, Osman Ibnu Affan ve arkadan gelen diger halifelerin zamanlarina yetistim, hic birisinin iftira sebebiyle koleye kirktan fazla vurdugunu gormedim."
Muvatta, Hudud 17, (2, 828).

1595 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Bir insan diger bir insana: "Ey Yahudi" diye hitab edecek olursa ona yirmi sopa vurun. "Ey muhannes (kadinlasmis)" diyecek olursa yine o kadar ceza verin. Nikahi haram olan birine, bunu bilerek muvakaa (ask-i memnu) yaparsa oldurun."
Tirmizi, Hudud 28, (1462).

HADD-I SIRKAT (HIRSIZLIK HADDI)

1596 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) zamaninda, hirsizin eli, bir deri kalkanin degerinden daha dusuk bir esya icin kesilmezdi. Kalkan, turs veya hacefe diye iki cesitti, ikisinin de belli bir degeri vardi."
Buhari, Hudud 13; Muslim, Hudud 5, (1684); Muvatta, Hudud 24, (2, 832); Tirmizi, Hudud 16, (1445); Ebu Davud, Hudud 11, (4383); Nesai, Sarik 9, (8, 77-81).

1597 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) uc dirhem kiymetindeki bir kalkani calan hirsizin elini kesti."
Buhari, Hudud 13, Muslim, Hudud 6, (1684); Muvatta, Hudud 24, (2, 832); Tirmizi, Hudud 16, (1445); Ebu Davud, Hudud 11, (4484); Nesai, Sarik 9, (8,77-82).

1598 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdular: "Allah, bir yumurta calip da eli kesilen, bir ip calip da eli kesilen hirsiza lanet etsin."
A'mes der ki: "Buradaki yumurtadan maksadin demir topagi oldugu, bazi iplerin de uc ve daha fazla dirhem ettigi kanaatinde idiler."
Buhari, Hudud 13, 7; Muslim, Hudud ?, (1687); Nesai, Sarik 1, (7, 65).

1599 - Umeyye el-Mahzumi (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a bir hirsiz getirildi. Sucunu itiraf etmisti. Ancak caldigi esya beraberinde bulunmadi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam), (hadden kurtarmak maksadiyla): "Senin caldigini zannetmiyorum"dedi. Hirsiz: "Hayir caldim" diye te'yid etti. (Resulullah) sozlerini ayni sekilde iki veya uc kere tekrar etti.
Sonunda, elinin kesilmesini emretti ve kesildi. Sonra hirsiz Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a getirildi. Efendimiz:
" Allah tevbe ve istigfarda bulun!" diye nasihat etti. Adamcagiz:
"- Allah'a tevbe ediyor, O'ndan magfiret diliyorum" dedi. Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da:
" Allahim, onu magfiret et!"diyerek uc kere duada bulundu."
Ebu Davud, Hudud 8, (4380); Nesai, Sarik 3, (8, 67).

1600 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Hirsizlik yapan Mahzumlu kadinin durumu Kureyslileri fazlasiyla uzdu.
"- Bu kadin hakkinda Resulullah (aleyhissalatu vesselam) nezdinde kim muessir bir sefaatte bulunabilir?" diye adam aradilar.
"- Bu ise, sadece Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in cok sevdigi Usame Ibnu Zeyd (radiyallahu anhuma) cur'et edebilir" dediler. Usame (huzura cikarak), Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a sefaat talebinde bulundu. Efendimiz:
"Allah'in hududundan bir hadd hususunda sefaat mi taleb ediyorsun?" diye cikisti. Sonra kalkip cemaate su hitabede bulundu:
" Sizden oncekileri helak eden sey sudur: Iclerinden serefli birisi hirsizlik yapti mi onu terkedip (ceza vermezlerdi). Aralarinda kimsesiz zayif birisi hirsizlik yapinca derhal ona hadd tatbik ederlerdi. Allah'a yemin olsun! Muhammed'in kizi Fatima hirsizlik yapmis olsa mutlaka onun da elini keserdim."
Buhari, Hudud 11, 12, 14, Sehadat 8, Enbiya 50, Fedailu'1-Ashab 18, Megazi 52; Muslim, Hudud 8, 1688; Tirmizi, Hudud 9, (1430); Ebu Davud, Hudud 4, (4373, 4374); Nesai, Sarik 5, (8, 74, 75).
Ebu Davud ve Nesai'nin, Ibnu Omer (radiyallahu anhuma)'den kaydettikleri bir rivayette soyle denmistir: "Mahzum kabilesinden bir kadin, mal istiare ederdi."
Nesai'de su ziyade mevcuttur: "Mahzumlu kadin (taninmis komsularinin) diliyle bazi mallari ariyet olarak almisti."
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
1601 - Abdullah Ibnu Amr Ibni'l-As (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a dalindaki meyveden sorulmustu. Su cevabi verdi:
"- Ihtiyac sahibi olmak kaydiyla, etegine almaksizin, sadece yiyene bir Sey gerekmez."
Tirmizi, Buyu 54, (1289); Ebu Davud, Hudud 12, (4390); Nesai, Sarik 11-12, (8, 84-86).
Ebu Davud ve Nesai'de su ziyade mevcuttur: "Kim agactan beraberinde meyve gotururse, aldiginin bedelini. iki katiyla borclanir ve ayrica ceza da ceker. Kim de kurutma yerine getirilmis olan meyveden bir seyler calar ve bunun miktari da bir kalkanin degerine ulasirsa kolunun kesilmesi gerekir. Kim de bu miktardan az calarsa aldigi miktarin iki misli borc oder ve ayrica ceza ceker."
Nesai'de su ziyade vardir: "Meradan calinan koyun icin el kesilmez. Eger bu hayvan agilda idiyse kalkan degerinde olani icin el kesilir.

1602 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Hurma ozu icin, agacin basindaki meyve icin, dagda otlayan (agila girmemis) koyun icin, ihanet edilen emanet icin, yagmalanilan icin, kapip kacirilan icin el kesilmez."
Rezin ilavesidir.

1603 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor "Resulullah aleyhissalatu vesselam)'a bir hirsiz getirilmisti.
"-Oldurun onu!" diye emretti. Kendisine:
"-Ey Allah'in Resulu, bu adam sadece caldi" denildi. Bunun uzerine
"-Oyleyse (elini) kesin!" dedi ve derhal eli kesildi. Sonra ayni adam ikinci sefer getirildi. Yine:
"-Oldurun onu!" diye emretti. Kendisine:
"-Ey Allah'in Resulu, bu adam hirsizlik yapti" dendi. Bunun uzerine
"-Oyleyse kesinl" dedi ve derhal (sol ayagi) kesildi. Sonra ucuncu sefer getirildi ve hirsizlik yaptigi soylendi. Hz. Peygamber:
"-Oldurun onu!" diye emretti. Kendisine:
"Ey Allah'in Resulu, bu adam hirsizlik yapti" denildi. Bunun uzerine :
"-(Sol elini) kesin!" diye emretti. Sonra ayni adami dorduncu kere getirdiler.
"-Oldurun onu !" buyurdu. Kendisine:
"-Ey Allah'in Resulu, bu adam hirsizlik yapti" dediler. Bunun uzerine
"-(Sag ayagini da) kesin!" diye emir buyurdu. Ayni adam besinci sefer getiririldi. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam):
"Oldurun onu" diye emretti. Hz. Cabir (radiyallahu anh) der ki: "Adami goturup oldurduk. Sonra suruyerek goturup bir kuyuya attik. Uzerini de tasla doldurduk."
Ebu Davud, Hudud 20, (4410); Nesai, Sarik 15, (890, 91)

1604 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resullah (aleyhissalatu vesselam): "Kole hirsizlik yaparsa, onu bir mangira da olsa satin gitsin"' buyurdular."
Ebu Davud, Hudud 22, (4412); Nesai, Sarik 16, (8,91).

1605 - Ezher Ibnu Abdillah el-Harazi anlatiyor: "(Yemenli) Kela' kabilesinden bir grubun mali calindi. Bunlar, bir kisim dokumacilari itham ettiler. Dokumacilari alarak Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in ashabindan olan Nu'man Ibnu Besir'e getirdiler. Nu'man onlari bir kac gun hapsetti, sonra saliverdi. (Sikayetciler), Nu'man'a gelip: "Sen onlari dayaksiz, azarsiz saliverdin, olur mu?" dediler. Nu'man onlara:
"-Ne istiyorsunuz? Onlari dovmemi istiyorsaniz doverim. Maliniz cikarsa alirsiniz. Ama dovdugum halde maliniz cikmazsa, onlara vurdugum kadar da size vururum" dedi.
"-Yani hukmun bu mu?" dediler. Nu'man (radiyallahu anh):
"-(Hayir bu benim degil), Allah ve Resulu'nun (aleyhissalatu vesselam)in hukmudur"' cevabini verdi."
Ebu Davud, Hudud 10, (4382); Nesai, Sarik 2, (8, 66).

1606 - Hz. Ebu Zerr (radiyallahu anh) anlatiyor: "(Bir gun) Resulullah (aleyhissalatu vesselam) beni cagirarak;
"-Insanlara (kitleler halinde) olum gelip, ev, yani kabir kole mukabilinde temin edilince halin ne olacak ?" buyurdu. Ben:
"-Allah ve Resulu bilir- veya Allah ve Resulu benim icin neyi (uygun bulup) secerlerse olur-" diye cevap verdim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
"-Sana sabir tavsiye ederim -veya sabret-" buyurdu."
Hammad der ki: "Nebbasin (yani mezarlari acarak kefenleri calanlarin) eli kesilmelidir" diye hukmedenler bu hadisle amel ettiler. Cunku, nebbas olunun evine girmis olmaktadir".
Ebu Davud, Hudud 19 (4409).

1607 - Abdurrahman Ibnu Avf (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesslam) :"Hirsiz, kendisine hadd tatbik edildi ise borclandirilamaz" buyurdu".
Nesai, Sarik 17 (8, 93).

1608 - Useyd Ibnu Hudayr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle hukmetti: "Kisi calinan malini, hirsizlik ittihami yapilmayan kimsenin elinde gorunce dilerse malini hirsiza odemis oldugu bedeli ona odeyerek alir, dilerse, hirsizin pesine duser".
Hz. Ebu Bekir, Hz. Omer ve Hz. Osman (radiyallahu anhum) boyle hukmettiler."
Nesai, Buyu' 96 (7,313).

1609 - Cunade Ibnu Umeyye'den rivayete gore, Busr Ibnu Ertat (radiyallahu anh) demistir ki: "Resulullah (aleyissalatu vesselam)'i dinledim: "Seferde eller kesilmez" diyordu." Tirmizi deki rivayette "gazvede. . ." denmistir.
Tirmizi, Hudud 20, (1450), Ebu Davud, Hudud 18, (4408); Nesai, Sarik 16,(8,91).

1610 - Sa'bi (rahimehullah) anlatiyor: "Iki kisi, ucuncu bir sahsin hirsizlik yaptigina dair sahitlikte bulundular. Bunun uzerine Hz. Ali (radiyallahu anh) adamin kolunu kesti. Bu iki kisi gidip bir muddet sonra diger bir adami getirip: "Biz hata etmisiz, hirsizligi yapan o degilmis (bu imis)" dediler. Hz. Ali (radiyallahu anh) bunlarin sahidligini iptal ederek (getirdikleri bu sahis aleyhinde kabul etmedi. Ayrica) onlara, onceki adamin diyetini yukledi ve: "Bilsem ki siz bu isi bilerek yaptiniz, kollarinizi keserdim" dedi".
Buhari, Diyat 21 (Bab basliginda senetsiz olarak kaydedilmistir).
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
HADDU'L-HAMR

1611 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resullullah (aleyhissalatu vesselam), hamr icin, hurma dallari ve nalinlarla hadd vurdu. Hz. Ebu Bekir radiyallahu anh kirk darbe le hadd vurdu".
Buhari, Hudud 2, 4; Muslim, Hudud 37, (1706); Tirmizi, Hudud 13, (1343); Ebu Davud, Hudud 26, (4479).

1612 - Sevr Ibnu Zeyd el-Dili anlatiyor: "Hz. Omer (radiyallahu anh), hamr icin uygulanmasi gereken haddin miktari hususunda (Ashabla) istisarede bulundu. Hz. Ali (radiyallahu anh): "Seksen sopa vurulmasini uygun goruyorum" dedi. Cunku kisi, icince sarhos olur, sarhos olunca hezeyana duser (sacmalar), hezeyana dustu mu iftira atar. (Iftiranin cezasi ise 80 sopadir). Boylece Hz. Omer (radiyallahu anh) icki icenler icin haddi 80 sopa takdir etti."
Muvatta, Esribe 2, (2, 842).

1613 - Abdurrahman Ibnu Ezher (radiyallahu anh) anlatiyor: "Huneyn'de iken Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e Sarap icin bir adam getirildi. Resulullah (tahkiren) yuzune toprak sacti. Sonra Ashab'a emretti, ayakkabilariyla ve ellerinde bulunan (deynek, cubuk vs) baska seylerle adama "Yeter, cekin ellerinizi" deyinceye. kadar vurdular. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)in vefatindan sonra Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) de icki icenlere kirk darbe vurdurdu. Arkadan Hz. Omer (radiyallahu anh) de halifeliginin baslangicinda kirk sopa vurdurmaya devam etti. Ancak, hilafetinin sonunda (insanlar azip fisk artinca) seksen sopa vurdurdu.
Hz. Osman (radiyallahu anh) ise iki kere hadd uyguladi: Birini kirk digerini seksen yapti. Hz. Osman'dan sonra Hz. Muaviye (radiyallahu anh) haddi seksende sabit kildi."
Ebu Davud, Hudud 37, (4487, 4488).

1614 - Hz. Ali (radiyallahu anh) anlatiyor: "Icki haddi icin, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kirk, Hz. Ebu Bekir kirk, Hz. Omer (radiyallahu anhuma) seksen sopa vurdular. Hepsi de sunnettir. (Bu bana daha hos geliyor)."
Muslim, Hudud 38, (1702); Ebu Davud, Hudud 36, (4480, 4481).

1615 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim (israrla) icki icerse dorduncu sefere kadar kamcilayin, sonra (devam ederse) oldurun."
Ebu Davud, Hudud 37, (4482); Tirmizi, Hudud 15, (1444).
Ebu Davud'un, Kabisa Ibnu Zueyb (radiyallahu anh)'den yaptigi bir rivayette soyle denmistir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a Sarap icmis bir adam getirildi. Hemen celde yapildi, sonra tekrar getirildi, yine celde yapildi, sonra tekrar getirildi, yine celde yapildi, sonra tekrar getirildi yine celde yapildi ve oldurme kaldirildi. Artik, olum cezasi bir ruhsat olarak kaldirilmisti."

1616 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) hamr hususunda kesin bir hadd takdir etmedi. Bir adam icmis, sarhos olmustu. Caddede yalpa yaparken kendisine rastladi. Adami hemen tutup Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a getirmek icin harekete gectiler. Adam, Abbas (radiyallahu anh)'in evinin hizasina gelince bosanip kacti ve Abbas'in evine girerek ona iltica etti.Durum Resulullah (aleyhisalatu vessalam)'a anlatilmisti, guldu ve:"Yani o,bunlari (kacma, girme ve iltica) yapti mi?" dedi. Hakkinda her hangi bir emir vermedi."
Ebu Davud, Hudud, 36, (4476).

1617 - Umeyr Ibnu Said en-Nehai (rahimehullah) anlatiyor: "Hz. Ali (radiyallahu anh)'yi dinledim, sunu soylemisti: "Ben hadd vurdugum kimselerden biri olecek olsa, icimde uzuntu duymam, ancak icki sebebiyle hadd vurdugum olurse onun uzuntusunu hissederim. Cunku o olecek olsa (yakinlarina) diyet oderim. Zira Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) ickinin haddi ile ilgili (kesin bir miktari) sunnet kilmadi. Icki haddiyle ilgili miktari biz takdir ettik."
Buhari, Hudud 4; Muslim, Hudud 38 (1707); Ebu Davud, Hudud 36, (4486).

1618 - Ibnu Sihab (rahimehullah)'a:
"- Kole icki icecek olursa ona tatbik edilecek haddin miktari nedir?" diye sorulmustu, soyle cevap verdi:
"- Bana ulastigina gore, ona, hure verilen cezanin yarisini uygulamak gerekir. Hz. Omer, Hz. Osman ve Ibnu Omer (radiyallahu anhum ecmain) ickide, kolelerine, hurlere tatbik ettikleri haddin yarisini tatbi ederlerdi."
Muvatta, Esribe 3, (2, 842).

1619 - Said Ibnu'l-Museyyeb (rahimehullah.) anlatiyor: "Hz. Omer (radiyallahu anh), icki sebebiyle Rebia Ibnu Umeyye'yi Hayber'e surdu. Oradan kacip Herakliyus'a giderek Hiristiyanliga gecti. Hz. Omer (radiyallahu anh) bu hadise uzerine: "Bundan boyle hicbir Muslumani surmeyecegim" dedi.
Nesai, Esribe 47, (8, 319).

1620 - Hz. Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Lakabi Himar olan bir adam vardi. Bu zat zaman zaman Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i guldururdu. Hz. Peygamber bu adami, icki sebebiyle dovdurmustu. Bir gun yine icki sucuyla getirildi. Resulullah emretti, celde uygulandi. Cemaatten birisi: "Allah'im su adama lanet et! Kac sefer icki sebebiyle getirildi, bir turlu islah olmuyor)" diye beddua etti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
" Ona lanet etmeyin. Allah'a yeminle soyluyorum, bu adam hakkinda bildigim bir sey varsa o da Allah ve Resulu'nu (samimiyetle) sevmis olmasidir" buyurdu."
Buhari, Hudud 5.
Ebu Davud'da, Ebu Hureyre (radiyallahu anh)'den kaydedilen bir rivayette: "Boyle soylemeyin, fakat soyle deyin: "Ey Allahim, ona rahmet et, onun taksiratini affet!" buyurmustur.
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
HADDLERDE SEFAAT VE MUSAMAHA HAKKINDA

1621 - Yahya Ibnu Ebi Rasidin Ibnu Omer'den naklettigine gore, Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini isitmistir: "Kim sefaat ederek, Allah'in haddlerinden birinin tatbik edilmesine mani olursa Aziz ve Celil olan Allah'a muhalefet etmis olur. Kim bilerek bati1 bir davayi kazanmaya calisirsa ondan vazgecinceye kadar Allah kendisine bugzeder. Kim mu'mine onda olmayan bir kotulugu nisbet ederse, bundan tevbe edinceye kadar cehennemliklerin vucudlarindan cikan irinlerden hasil olan cirkefin icine iskan eder. Kim haksiz bir davaya yardimci olursa, Allaah'in gazabini kazanmis olarak doner."
Ebu Davud, Akdiye 14, (3597, 3598).

1622 - Zubeyr Ibnu'l-Avvam (radiyallahu anh)'in anlattignna gore, hirsizi yakalayip sultana goturmekte olan bir adama rastlar. Zubeyr adami salivermesi icin lehinde sefaatte bulunur. Adam:"Hayir, sultana ulastirincaya kadar onu salmam" der. Zubeyr (radiyallahu anh) su aciklamayi yapar:
"Sefaat, sultana ulasmadan once caizdir. Sultana ulasti mi, ondan sonra sefaat yapan da, sefaati kabul eden de mel'undur."
Muvatta, Hudud 29, (2, 835).

1623 - Saffan Ibnu Umeyye (radiyallahu anh) anlatiyor: "Mescide uyumak uzere ridasini yastik yaparak uzanmisti. Uyurken bir hirsiz gelip ridasini aldi. Ama Saffan (uyanarak) hirsizi yakaladi, dogru Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e goturdu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) derhal elinin kesilmesini emretti. Saffan:
"Ey Allah'in Resulu, ben bunu istememistim, ridam ona sadaka olsun!" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
"Onu bana getirmezden once niye yapmadin?" diyerek, teklif reddetti."
Ebu Davud, Hudud 14, (4394); Nesai, Sarik 4, (8, 68); Muvatta, Hudud 28, (2, 834).

1624 - Hz. Aise anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Elinizden geldikce hadd cezalarini Muslumanlardan defedin. (Muteber) bir ozru varsa hemen saliverin. Zira imamin yanlislikla affetmesi yanlislikla ceza vermesinden daha hayirlidir."
Tirmizi, Hudud 2, (1424).
Ebu Davud'da yine Hz. Aise'den gelen bir rivayette: "Hz. Peyganber (aleyhisalatu vessalam): "Itibarli kimsalerin hudud disindaki zellelerinden vazgecin" buyurmustur."
Ebu Davud, Hudud, 4, (4375).

1625 - Ibnu'l-Museyyeb (rahimehullah) anlatiyor: "Eslem kabilesinden Hezzal denen bir adam, bir baskasini Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a zina isnad ederek sikayet etti. Bu hadise:"Namuslu ve hur kadinlara (zina isnadiyla) iftira atan, sonra (bu babta) dort sahit getirmeyen kimselerin her birine de seksen deynek vurun" (Nur 4) ayetinin nuzulundan once idi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) adama: "Ey Hezzal, onu ridan ile ortseydin, senin icin daha hayirli idi" dedi."
Muvatta, Hudud 3, (2, 821); Ebu Davud, Hudud 6, (4377).

1626 - Hani' Ibnu Niyar (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Allah'in haddlerinden bir hadd olmadikca hic kimse on kirbactan fazla dayaga mahkum edilemez"buyurdu."
Buhari, Hudud 42; Muslim, Hudud 40, (1708); Ebu Davud, Hudud 39, (4491); Ibnu Mace, Hudud 32, (2601).

1627 - Hakim Ibnu Hizam (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) mescidde kisas infazini, siir okunmasini ve haddlerin tatbik edilmesini yasakladi."
Ebu Davud, Hudud 38, (4490).

1628 - Ebu Umame Ibnu Sehl Ibni Huneyf, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in Ensari bazi sahabelerinden naklen anlatiyor: "Ensar'dan bir adam hastalandi ve coktu, oyleki bir kemik bir deriye dondu. Bir ara Ashab'dan birine ait bir cariye hastanin yanina girmisti. Adam, ona muncezib oldu ve temasta bulundu. Bu sirada, kavminden kendisine gecmis olsun ziyaretine gelenler oldu. Yaptigi isi onlara haber verdi ve:
"Benim icin Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a sorun, ben yanima giren bir cariyeye temasta bulundum" dedi. Durumu Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e anlattilar ve ilaveten:
"Hic kimsede hastaligin bu derece siddetlisini de gormedik. Adami sana getirmeye kalksak kemikleri kirilip dagilacaktir, bir kemik bir deriden baska bir sey degil!" dediler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
"Yuz tane hurma cubugu alin, (bunlari tek bir sopa halinde baglayip) adama bir kere vurun!" diye emretti."
Ebu Davud, Hudud 34, (4472); Nesai, Kudat 22, (8, 242); Ibnu Mace, Hudud,18, (2574).

1629 - Hz. Ali (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim bir hadd curmu isler de, cezasi dunyada verilirse, Allah'in adaleti kuluna ahirette ikinci sefer ceza vermeye musaade etmez. Kim de bir hadd curmu islemis, Allah da onun gunahini ortmus ve affetmis ise, Allàh'in keremi affettigi.seyden dolayi ona donup ceza vermeye musaade etmez."
Tirmizi, Iman 11, (2628).

1630 - Yine Hz. Ali (radiyallahu anh) arilatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: " Kalem uc kisiden kaldirilmistir: Uyanincaya kadar uyuyandan, ihtilam oluncaya kadar cocuktan, akli erinceye kadar mecnundan."
Ebu Davud, Hudud 16, (4398, 4403); Tirmizi, Hudud 7, (1423); Nesai, Talak 21, (6, 156);
Ebu Davud, diger bir rivayette su ziyadeyi kaydetmistir: ". .yas sebebiyle akli fesada ugrayandan.."
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
1631 - Amr Ibnu Suayb babasi vasitasiyla dedesinden (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a bir kadin gelerek:
"Bu cocuga karnim yuva, gogsum icecek, kucagim da kundak olmus iken, babasi beni bosadi ve onu da benden koparip almak istiyor!" diye sikayet etti. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam):
"Sen evlenmedikce, cocuga ehaksin!" cevabini verdi."
Ebu Davud, Talak 35, (2276).

1632 - Ebu Hureyre (radiyall hu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bir oglan cocugunu, baba veya annesini secmede muhayyer birakti. Cocuk annesini secti ve onun eliriden tuttu. Annesi de cocugu alip goturdu."
Tirmizi, Ahkam 21, (1357); Ebu Davud, Talak 35, (2277); Nesai, Talak 52, (6, 185, 186); Ibnu Mace, Ahkam 22, (2351). Yukaridaki metin Tirmizi'nin metidir.

1633 - Hz. Ali (radiyallahu anh) anlatiyor: "Zeyd Ibnu Harise Mekke'ye gitmisti. (Uhud'da sehid dusen) Hz. Hamza'nin kizina ugradi. Ca'fer (radiyallahu anh): "Kizi yanima ben alacagim, ona ben ehakkim, o benim amcamin kizidir ve ustelik yanimda teyzesi var, teyze anne gibidir" dedi. Hz. Ali (radiyallahu anh) de: "Ona ben ehakkim. O amcamin kizidir. Yanimda Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in kizi Fatima var. Fatima ona ehaktir" dedi. Zeyd Ibnu Harise (radiyallahu anh) atilarak:
"Ona ben ehakkim, o erkek kardesimin kizidir, ben onun icin yola ciktim ve yanina geldim" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam), kizi Cafer (radiyallahu anh)'in yanina almasina hukmetti ve: "Muhakkak ki, teyze annedir!" buyurdu."
Ebu Davud., Talak 35, (2278-2280);.Buhari, Sulh 6, Megazi 43; Tirmizi, Bir 6.

HASEDLE ILGILI BOLUM

1634 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Su iki kisi disinda hic kimseye gibta etmek caiz degildir: Biri, Allah in kendisine verdigi hikmetle hukmeden ve bunu baskasina da ogreten hikmet sahibi kimse. Digeri de Allah'in kendisine verdigi mali hak yolda sarfeden zengin kimse."
Buhari, Ilm 15, Zekat 5 Ahkam 3, I'tisam 13; Muslim, Salatu'l-Musa irin 268, (816).

1635 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Iki kisiye karsi hased caizdir: Birincisi o kimsedir ki, Allah kendisine Kur'an-i Kerim'i nasib etmistir, o da onu, gece ve gunduz boyu ikame eder. Ikincisi de o kimsedir ki, Allah Teala ona mal vermistir de o da gece ve gunduz (hak yolda) infak eder."
Buhari, Fedailu'l-Kur'an 20, Tevliid 45; Muslim, Musafrin 266 (815); Tirmizi, Bir 24, (1937).

1636 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resululah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Hasedden kacinin. Cunku o, atesin odunu -ravi dedi ki: Veya kuru otu- yiyip tukettigi gibi, butun hayirlari yer tuketir."
Ebu Davud, Edeb 52, (4903).

1637 - Hz. Zubeyr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Size umem-i kadime hastaligi sirayet etti: Bu, hased ve bugzdur. Bu kaziyicidir. Bilesiniz; kaziyici derken saci kazir demiyorum. O dini kaziyicidir. Nefsimi kudret elinde tutan Zat-i Zulcelal'e yemin ederim, sizler iman etmedikce cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikce de iman etmis olmazsiniz. Birbirinizi sevmeye yardimci olacak seyi haber vereyim mi: Aranizda selami yayginlastirin."
Tirmizi, Sifatu'1-Kiyame 57, (2512).

HIRS BOLUMU

1638 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Ademoglu ihtiyarladikca onda iki sey genclesir: Mala karsi hirs ve hayata karsi hirs".
(Buhari, Rikak 5; Muslim, Zekat 115, (1047); Tirmizi, Zuhd 28. (2340), : Ibnu Mace, Zuhd 27, (4234).

1639 - Ka'b Ibnu Malik (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resululullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Bir suruye salinan iki ac kurdun suruye verdigi zarar, kisinin ma1 ve seref hirsiyla dine verdigi zarardan daha fazla degildir."
Tirmizi, Zuhd, 43, (2377).
Manasi sudur: Kisinin mal ve seref icin gosterdigi hirs veya bu iki seye olan sevgisi dine fesad ve zarar getirir, tipki ac iki kurdun hicbir engelleme olmadan suruye salindigi zaman hasil edecekleri zarar gibi...

1640 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Ademoglu icin iki vadi dolusu mal olsaydi, mutlaka bir ucuncuyu isterdi. Ademoglunun ic boslugunu ancak toprak doldurur. Allah tevbe edenleri affeder."
Buhari, Rikak 10; Muslim, Rikak 116, (1048); Tirmizi, Zuhd 27, (2338).
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
HAYA BOLUMU

1641 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Allah'tan hakkiiyla haya edin!" buyurdular. Biz:
"Ey Allah'in Resulu, elhamdulillah, biz Allah'tan haya ediyoruz" dedik. Aricak O, su aciklamayi yapti.: "Soylemek istedigim bu (sizin anladiginiz haya) degil. Allah'tan hakkiyla haya etmek, basi ve onun tasidiklarini, batni ve onun ihtiva ettiklerini muhafaza etmen, olumu ve toprakta curumeyi hatirlamandir. Kim ahireti dilerse dunya hayatinin zinetini terketmeli, ahireti bu hayata tercih etmelidir. Kim bu soylenenleri yerine getirirse, Allah'tan hakkiyla haya etmis olur. "
Tirmizi, Kiyamet 25, (2460).

1642 - Ebu Saidi'l-Hudri (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) cadirdaki bakire kizdan daha cok haya sahibi idi. Hoslanmadigi bir sey gormusse biz bunu yuzunden hemen anlar'dik."
Buhari, Edeb 77, Menakib 23; Muslim, Fedailu'n-Nebi 67, (2.320).

1643 - Zeyd Ibnu Talha Ibnu Rukane (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Her bir dinin kendine has bir ahlaki vardir. Islam'in ahlaki hayadir."
Muvatta, Husnu'1-Hulk 9, (2, 905); Ibnu Mace, Zuhd 17, (4181, 4182).

1644 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Edebsizlik ve cirkin soz girdigi seyi cirkinlestirir. Haya ise girdign seyi guzellestirir."
Tirmizi, Bir 47, (1975);Ibnu Mace, Zuhd 17, (4185).

HULK (HUY) BOLUMU

1645 - Hz. Muaz Ibnu Cebel (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bana: "Ey Muaz, insanlara karsi iyi ahlakli ol!" dedi."
Muvatta, Husnu'l-Hulk 1.

1646 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Mu'minler arasinda imanca en kamil olani, ahlakca en guzel olanidir. En hayirliniz da ailesine hayirli olandir."
Tirmizi, Rad11, (1162); Ebu Davud, Sunnet 16, (4682).

1647 - Hz. Ebu'd-Derda (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kiyamet gunu, mu'minin mizaninda guzel ahlaktan daha agir basan bir sey yoktur. Allah Teala hazretleri, cirkin dusuk soz ve davranis) sahiplerine bugzeder."
Tirmizi, Birr 62, (2003, 2004); Ebu Davud, Edeb 8, (4799);
Tirmizi'nin bir rivayetinde soyle denniistir: "Guzel ahlak sahibi, ahlaki sayesinde, namaz ve oruc sahibinin dereceisine ulasir."

1648 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Bana en sevgili olaniniz, kiyamet gunu de bana mevkice en yakin bulunacak olaniniz, ahlakca en guzel olanlarinizdir. Bana en menfur olaniniz, kiyamet gunu de mevkice benden en uzak bulunacak olaniniz, gevezeler, bosbogazlar ve yuksekten atanlardir." (Cemaatte bulunan bazilari): "Ey Allah'in Resulu! Yuksekten atanlar kimlerdir`?" diye sordular. "Onlar mutekebbir (buyukluk taslayan) kimselerdir!" cevabini verdi."
Tirmizi, Birr '77, (2019).

1649 - Nevvas Ibnu Sem'an (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a iyilik (birr) ve gunah hakkinda sordum. Bana su cevabi verdi: "Iyilik (birr), guzel ahlaktir. Gunah da icini rahatsiz eden ve baskasinin muttali olmasindan korktugun seydir."
Muslim, Birr 15, (2553); Tirmizi, Zuhd 52, (2390).

KORKU BOLUMU

1650 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim korkarsa aksam karanliginda yol alir. Kim aksam karanliginda yol alirsa hedefine varir. Haberiniz olsun Allah in mali pahalidir, haberiniz olsun Allah'in mali cennettir."
Tirmizi, Kiyamet 19, (2452).
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
1651 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) olmek uzere olan bir gencin yanina girmisti. Hemen sordu:
"Kendini nasil buluyorsun?"
"Ey Allah'in Resulu, Allah'tan umidim var, ancak gunahlarimdan korkuyorum" diye cevap verdi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da su aciklamayi yapti: "Bu durumda olan bir kulun kalbinde (umit ve korku)birlesti mi Allah o kulun umid ettigi seyi mutlak verir ve korktugu seyden de onu emin kilar."
Tirmizi, Cenaiz 11, (983); Ibnu Mace, Zuhd 31, (4261).

1652 - Hz. Aise (radiyallahu anh ) diyor ki: "Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i ciddi bir sekilde, kucuk dili gorunecek derecede guldugunu gormedim. O, sadece tebessum ederdi."
Buhari, Tefsir, Ahkaf 2, Edeb 68; Muslim, Istiska 16, (899); Ebu Davud, Edeb 113, (5098, 5099); Trimizi, Tefsir, Ahkaf, (3254).
Buhari'in bir rivayetinde su ziyade mevcuttur: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir bulut gorecek olsa bu yuzunden bilinirdi. Ben (bir seferinde):
"Ey Allah'in Resulu, halk bir bulut gorecek olsa, yagmur getirebilir umidiyle sevinir, halbuki sen bir bulut gordugunde uzuldugunu yuzunden okuyorum, sebebi nedir?" diye sordum. Bana su cevabi verdi:
"Ey Aise! Bunda bir azab bulunmadigi hususunda bana kim te'minat verebilir? Nitekim gecmiste bir kavm ruzgarla azaba ugratilmistir. O kavim azabigordukleri vakit: "Bu gorduyumuz, bize yagmur getirecek bir buluttur" demislerdi."

1653 - Ebu Zerr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Ben sizin gormediginizi gorur, isitmediginizi isitirim. Nitekim sema uguldadi, uguldamak da ona hak oldu. Semada dort parmak sigacak kadar bos bir yer yoktur, her tarafta Allah'a secde icin alnini koymus bir melek vardir. Allah'a yemin olsun, benim bildigimi siz bilse idiniz az guler, cok aglardiniz, yataklarda kadinlarla telezzuz etmezdiniz, yollara, collere dokulur, (belanizi defetmesi icin) Allah'a yalvar yakar olurdunuz."
Ebu Zerr (radiyallahu anh) ilave etti:"Keske sokulen bir agac olsaydim." Tirmizi, Zuhd 9, (2313); Ibnu Mace, Zuhd 19, (4190).

1654 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Mu'min, Allah indindeki ukubeti bilseydi, cennetten umidini keserdi. Eger kafir Allah'in rahmetini bilse idi, cennetten umidini kesmezdi. "
Rezin ilavesidir. Hadis'i Muslim tahric etmistir: Tevbe 23, (2755); Keza, Tirmizi de tahric etmistir: Da'avat 108, (3536).

1655 - Ebu Burde Amir Ibnu Ebi Misa (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bana, Abdullah Ibnu Omer (radiyallahu anhuma):
"Biliyor musun babam babana ne demis?" diye sordu. Ben: "Bilmiyorum" dedim. Bunun uzerine:
"Babam, senin babana: "Ey Ebu Musa! Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la olan Islamimiz, onunla olan hicretimiz, onunla olan butun amellerimiz bizim icin sabit ve devamli olsa, ondan sonra isledigimiz amellerin de herbirinden basa bas kurtulsak bu seni memnun eder mi?" dedi. Baban, babama su cevabi verdi:
"Vallahi hayir! Biz ondan sonra cihad yaptik, namaz kildik, oruc tuttuk, cok hayirlar isledik. Bizim elimizde cok insan Musluman oldu. Biz butun bunlarin ecrini umid ediyoruz." Babam tekrar dedi ki:
"Fakat ben, Omer'in ruhu yed-i kudretinde olan Zat-i Zulcelal'e kasem olsun, bunlarin bize sabit kalmasini, O'ndan sonra yaptiklarimizdan da basa bas kurtulmayi isterim."
Ben atilip: "Senin baban, vallahi benim babamdan daha hayirliymis" dedim."
Buhari, Menakibu'l-Ensar 45.

ALEMIN YARATILISI BOLUMU

1656 - Imran Ibnu Husayn (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Mescidde, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in huzuruna girmistim. (O sirada) Beni Temim kabilesinden bir grup insan geldi. Onlara:
"Ey Beni Temim, size mujde olsun!" diyerek soze baslamisti. Onlar hemen:
"Bize mujde verdin. Oyle ise (beytu'l-malden) iki kere bagis yap!" diye talepde bulundular. Onlarin bu cevabi karsisinda Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in yuzunden rengi atti. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in huzuruna (Hayber'in fethi sirasinda) Yemen halkindan bir grup (Es'ari) girmisti. Onlara:
"Ey Yemenliler! Beni Temim'in kabul etmedigi mujdeyi siz bari kabul edin!" dedi. Onlar:
"Kabul ettik ey Allah'in Resulu!" dediler ve arkadan ilave ettiler:
"Biz dinimizi ogrenmeye ve bu (yaratilis) isinin basi ne idi, onu senden sormaya geldik!" dediler. Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam), mahlukatin ve Ars'in baslangicini anlatmaya basladi:
"Bidayette Allah vardi, O'ndan once baska bir sey yoktu. O'nun Ars'i suyun uzerinde bulunuyordu. Sonra gokleri ve yeri yaratti. Sonra zikr (denen kader defterinde ebede kadar cereyan edecek) her seyi yazdi."
Buhari, Megazi, 67, 74, Bed'u'l-Halk 1, Tevhid 22; Tirmizi, Menakib, 3946.

1657 - Ebu Rezin el-Ukeyli (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ey Allah'in Resulu, dedim, mahlukatini yaratmazdan once Rabbimiz nerede idi?" Bana su cevabi verdi:
"el-Ama'da idi. Ne altinda hava, ne de ustunde hava vardi. Arsini su uzerinde yaratti."Ahmed Ibnu Hanbel dedi ki: "Yezid sunu soyledi: el-Ama, yani "Allah'la birlikte baska bir sey yoktu" demektir."
Tirmizi, Tefsir, Hud (3108).

1658 - Tarik Ibnu Sihab (radiyallahu anh) anlatiyor: "Omer Ibnu'l-Hattab dedi ki: "(Birgun) Resulullah (aleyhissalatu vesselam) aramizdan dogrularak mahlukatin ilk yaratilisindan baslayarak (gecmis olan gelecek olan butun safalari) cennet ehlinin cennete, cehennem ehlinin cehennemegirmesine kadar anlatti. Bunu bir kismi ogrendi, bir kismi unuttu."
Buhari, Bed'ul-Halk 1.

1659 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh.) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah Teala hazretleri akli yarattigi zaman ona: "Gel!" dedi, o da geldi. Sonra "Geri don!" diye emretti. O da geri dondu. Bunun uzerine akla sunu soyledi: "Ben, kendime senden daha sevgili olan baska bir sey yaratmadim. Seni, nezdimde mahlukatin en sevgilisi olana bindirecegim."
Rezin ilavesi.

1660 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bana: "Allah'in meleklerinden olan Ars'in tasiyicilarindan bir melek hakkinda rivayette bulunmam icin bana izin verildi" dedi ve ilave etti: "Onun kulak yumusagi. ile ensesi arasindaki uzaklik yedi yuz senelik mesafedir"
Ebu Davud, Sunnet 19, (4727).
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
1661 - Hz.Abbas Ibnu Abdilmuttalib (radiyallahu anh) anlatiyor: "Batha nam mevkide, aralarinda Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in da bulundugu bir grup insanla oturuyordum. Derken bir bulut gecti. Herkes ona bakti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
"Bunun ismi nedir bileniniz var mi?" diye sordu.
"Evet bu buluttur!" dediler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
"Buna muzn de denir" dedi. Oradakiler:
"Evet muzn de denir" dediler. Bunun uzerine Resulullah(aleyhissalatu vesselam) :
"Anan da denir" buyurdu. Ashab da:
"Evet anan da denir" dediler. Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam):
"Biliyor musunuz, sema ile arz arasindaki uzaklik ne kadardir?" diye sordu.
"Hayir, vallahi bilmiyoruz!" diye cevapladilar.
"Oyleyse bilin, ikisi arasindaki uzaklik ya yetmis bir, ya yetmis iki veya yetmis uc senedir. Onun ustundeki sema(nin uzakligi da) boyledir."
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yedi semayi sayarak her biri arasinda bu sekilde uzaklik bulundugunu soyledi. Sonra ilave etti:
"Yedinci semanin otesinde bir deniz var. Bunun ust sathi ile dibi arasinda iki sema arasindaki mesafe kadar mesafe var. Bunun da gerisinde sekiz adet yabani keci (suretinde melek) var. Bunlarin sinnaklariile dizleri arasinda iki sema arasindaki mesafe gibi uzaklik var, sonra bunlarin sirtlarinin gerisiride Ars var, Ars'in da alt kismi ile ust kismi arasinda iki sema arasindaki uzaklik kadar mesafe var. Allah, butun bunlarin fevkindedir."
Tirmizi, Tefsir, Hakka, (3317); Ebu Davud, Sunnet 19, (4723); Ibnu Mave, Mukaddime 13, (193).
Bir rivayette su aciklama yer alir: "Bu hadisi Camiu'1-Usul sahibi, Kutub-i Sitte'ye dahil kitaplardan hicbirine nisbet etmemistir."
Katade ve Abdullah'dan yapilan bir rivayet soyle: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ashalbiyla birlikte otururken bir kisim bulutlar gecmisti:
"Bunun ne oldugunu biliyor musunuz? Bu, el-anan (denen buluttur), bu arzimizin sakasidir.Allah Teala bunu kendisine hic ibadet etmeyen bir kavme gondererek (su ihtiyaclarini gorur)" dedi. Bir muddet sonra devamla:
"Bu sema nedir biliyor musunuz? Durulmus bir dalga, korunmus bir tavandir. Bunun ustunde diger bir sema vardir" dedi ve boylece ust uste yedi semanin oldugunu soyledi. Sonra konusmasina devamla:
"Ikisi arasinda ne (kadar uzaklik) var biliyor musuziuz?" diye sorduktan sonra "Bes yuz yil!" dedi. Sonra tekrar:
"Bunun gerisinde ne oldugunu biliyor musunuz? Bunun gerisinde su var. Suyun gerisinde Ars var. Allah, Ars'in fevkindedir. Ademoglunun ef'alinden hicbiri O'na gizli kalmaz" buyurdu. Sonra tekrar:
"Bu arz nedir, biliyor musunuz? Bunun altinda bir diger arz var, ikisi arasinda bes yuz yil var. Boylece yedi arzin varligini birer birer saydi" hadisi zikretti."

1662 - Abdullah Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh)'dan yapilan rivayette, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)soyle buyurmustur: "Allah yedi semayi yaratti. Her birinin kalinligi bes yuz yil yurume mesafesidir. "
Derim ki: "Tirmizi'nin Cami'inde yer alan Katade hadisi, bazi takdim ve te'hirler, ziyade ve noksanlarla Hasan Basri an Ebi Hureyre tarikinden merfu olarak gelmistir.
Allahu a'lem.

1663 - Cubeyr Ibnu Mut'im (radiyallahu anh) anlatiyor. "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a bir bedevi gelerek:
"Ey Allah'in Resulu, (kurakliktan) insanlar mesakkate dustuler. Aile efradi zayiata ugradi. Hayvanlarimiz da helak oldular. Bizim icin Allah'a dua et, su gondersin. Zira biz Allah'a karsi senin sefaatini, sana karsi da Allah'in sefaatini taleb ediyoruz!" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) adama su mukabelede bulundu:
"Yazik sana, soyledigin seyin idrakinde misin ? Subhanallah!"
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) subhanallahlari o kadar tekrar etti ki bunun tesiri Ashab'in yuzunden okunmaya basladi. Sonra Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sozune soyle devam etti:
"Yazik sana, mahlukatindan hic kimseye karsi Allah sefaatci kilinmaz. Allah'in sani boyle bir sey yapmaktan cok yucedir. Bak hele! Sen Allah'in (azametinin) ne oldugunu biliyor musun? O'nun Ars'i, semavatinin' soyle uzerindedir.-Parmaklariyla isaret ederek- tipki uzerinde bir kubbe gibi. Ars Zat-i Zulcelal sebebiyle inleyip ses cikarir, tipki suvarisi sebebiyle atin ses cikarmasi gibi. "
Ebu Davud, Sunnet 19, (4726).

1664 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir gun elimden tuttu ve su aciklamayi yapti:
"Allah topragi cumartesi gunu yaratti. Ondaki daglari pazar gunu yaratti; agaclari pazartesi gunu yaratti. Mekruhlari sali gunu yaratti. Nuru carsamba gunu yaratti ve onda hayvanlari persembe gunu yaydi. Hz.Adem (aleyhisselam)'i cuma gunu ikindi vaktinden sonra, ikindi ile gece arasindaki gunduz vaktinin en son saatinde en son mahluk olarak yaratti."
Muslim, Sifatu'1-Kiyame 27, (2789).

1665 - Hz. Ebu Zerr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Gunes batarken Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte mescidde idim. Bana:
"Ey Ebu Zerr, biliyor musun bu Gunes nereye gidiyor?" diye sordu. Ben:
"Allah ve Resulu daha iyi bilirler!" dedim.
"Ars'in altina secde yapmaya gider, bu maksadla izin ister, kendisine izin verilir. Secde edip kabul edilmeyecegi, izin isteyip, izin verilmeyecegi zamanin (kiyametin) gelmesi yakindir. O vakit kendisine: "Geldigin yere don!" denir. Boylece battigi yerden dogar. Bu durumu Cenab-i Hakk'in su sozu haber vermektedir. (Mealen): "Gunes, duracagi zamana dogru yuruyup gitmektedir. Bu aziz ve alim olan Allah'in takdiridir"(Yasin 38).
Buhari, Tefsir Ya-sin 1, Bed'u'1-Halk 4, Tevhid 22, 23; Muslim, Iman 250, (159); Tirmizi, Tefsir, Ya-sin, (4225).

1666 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki.: "Gunes ve Ay kiyamet gunu sarilirlar."
Buhari, Bed'ul-Halk 4.

1667 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Yahudiler, gok gurultusunun ne oldugunu Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'den sordular:
"Bulutlara muvekkel olan melektir. Beraberinde atesten kamcilar var. Bununla bulutlari Allah'in diledigi yere sevkeder"diye cevap verdi.
Onlar tekrar sordular: "Ya su isitilen ses, o nedir?"
"Bu, bulutlarin istenen yere gitmeleri icin onlara yapilan bir sevkdir" dedi. Yahudiler:
"Dogru soyledin. Simdi de Israil'in Yakub (aleyhisselam)kendisine haram kildigi sey nedir onu soyle?" dediler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) :
"Hz. Yakub (irku'n-nesa denen) uyluk mafsalindan baslayip dize, topuga kadar inen. bir agridan muzdarib idi. Deve eti ve sutu disinda kendine uygun gelen (ne yiyecek, ne icecek) munasip bir sey yoktu. Bu sebeple o da bunlari haram etti" dedi. Yahudiler: "Dogru soyledin" dediler."
Tirmizi, Tefsir Ra,d, (3116).

1668 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Cehennem, Rabbine sikayet ederek dedi ki: "Ey Rabbim, bir kismim diger kismimi yiyor. " Bunun uzerine ona iki nefes, izin verdi: Bir nefes, kista, bir nefes de yazda. Iste bu (yaz nefesi), en siddetli sekilde hissettiginiz hararettir. Oburu de (kista) en siddetli buldugunuz soguktur."
Buhari, Bed'ul-Halk 10; Muslim, Mesacid 185, (617); Tirmizi, Sifatu Cehennem 9, (2595); Ibnu Mace, Zuhd 38, (4319); Muvatta, Yukutu's-Salat 27, (1,15).

1669 - Katade (rahimehullah) anlatiyor: "Bu yildizlar uc maksatla yaratildi:
1- Allah onlari semaya zinet (ve sus) kildi.
2- Seytanlara atilacak tas kildi.
3- Geceleri istikamet tayin etmede isaretler kildi. Kim yildizlar hakkinda bunlar disinda bir te'vil ileri surerse (kendi ilave ettigi) hissesinde hataya duser, nasibini kaybeder, manasiz bir yukun altina girer ve hakkinda bilgisi olmayan, peygamberler ve meleklerin bile bilmekte aciz kaldiklari bir seye burnunu sokmus olur. Allah'a yeminle soyluyorum: Allah hic kimsenin ne hayatini, ne rizkini, ne de olumunu herhangi bir yildizla irtibatli kilmamistir. (Aksini iddia edenler) Allah hakkinda yalan soyleyerek iftira ediyorlar..."
Rezin ilavesidir. Ancak, (hakkinda bilgisi olmayan) ibaresine kadar olan kismi, Buhari, Bed'ul-Halk'da (3. bab) senetsiz olarak kaydetmistir.

1670 - Ebu Musa (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i dinledim, sunu soyledi: "Allah Teala hazret1eri, Adem'i, yeryuzunun butun (cuzler)inden almis oldugu bir avuc topraktan yaratti. Adem'in ogullari da arzin kisimlarina gore vucuda geldi. Bir kismi beyazdir, bir kismi kizildir, bir kismi siyahdir. Bunlar arasinda orta (renkliler) de var. Ayrica bir kismi uysaldir, bir kismi hasindir, bir kismi habis (kotu kalbli), bir kismi iyi kalblidir."
Ebu Davud, Sunnet 17, Tirmizi, Tefsir, Bakara, (2948).
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
1671 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah Teala, Hz. Adem (aleyhisselam)'i yarattigi ve ruh ufledigi zaman, Adem hapsirdi ve elhamdulillah diyerek, izni ile Teala'ya hamdetti. Rabbi de ona:
"Ey Adem, yerhamukallah (Allah sana rahmet etsin), (mukarreb) meleklerden su oturan gruba git ve "Esselamu aleykum" de!" dedi. (Hz. Adem oyle yapti. Hitab ettigi melekler):
"Ve aleyke's-selamu ve rahmetullahi ve berekatuhu!" diye karsilik verdiler. Sonra Adem (aleyhisselam) Rabbine dondu. Rabbi ona:
"Bu cumle senin ve evladlarinin aralarindaki selamlasmadir" dedi.
Allah Teala hazretleri, elleri kapali oldugu halde Adem'e: "Diledigini sec!" dedi. Hz. Adem:
"Rabbimin sag elini sectim! Rabbimin iki eli de sagdir, mubarektir" dedi. Sonra Allahu Teala hazretleri sag elini acti. Icinde Hz. Adem ve onun zurriyeti(nin emsalleri) vardi. Hz. Adem (aleyhisselam):
"Ey Rabbim, bunlar nedir?" dedi. Rabb Teala: "Bunlar senin zurriyetindir" dedi. Her insanin iki gozunun arasinda omru yaziliydi. Aralarinda biri hepsinden daha parlak, daha nurlu idi. Hz. Adem:
"Ey Rabbim ! Bu kimdir?" dedi. Rabb Telala hazretleri:
"Bu senin oglun Davud'dur. Ben ona kirk yillik omur takdir ettim" dedi. Adem aleyhisselam:
"Ey Rabbim onun omrunu uzat!" talebinde bulundu. Rabb Teala:
"Bu ona takdir edilmis olandir!" deyince, Adem:
"Ey Rabbim, ben ona kendi omrumden altmis senesini verdim"diye israr etti. Bunun uzerine Rabb Teala:
"Sen ve bu (talebin berabersiniz)." buyurdu.
Sonra Adem cennete yerlestirildi. Allah'in diledigi kadar orada kaldi. Sonra cennetten (arza) indirildi. Adem burada kendi ecelini yil be-yil sayip hesapliyordu. Derken olum melegi geldi. Hz. Adem (aleyhisselam) ona:
"Acele ettin, erken geldin. Bana bin yil omur takdir edilmisti!" dedi.
Melek: "Iyi ama sen oglun Davud a altmis senesini verdin" dedi. Ne var ki O bunu inkar etti, zurriyeti de inkar etti; o unuttu, zurriyeti de unuttu. "
Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ilave etti: "O gunderi itibaren yazma ve sahidlik emredildi."
Tirmizi, Tefsir, Muavvizateyn (3365). Bu hadis A'raf suresinin tefsirinde gecti. Orada son cumle yoktur.

1672 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Melekler nurdan yaratildilar, cinler dumanli bir alevden yaratildilar. Adem de size vasfi yapilandan yaratildi. "
Muslim, Zuhd 60, (2996).

1673 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Hayir, Allah'a kasem olsun Resulullah (aleyhissalatu vesselam), Hz. Isa'nin kizil cehreli oldugunu soylemedi. Ancak sunu soyledi: "Ben bir keresinde uyumustum. Ruyamda Beytullah'i tavafediyordum. O sirada duz sacli, kumral benizli, basindan su akar vaziyette iki kisiye dayanip ortalarinda gitmekte olan birisini gordum.
"Bu kim?" dedim.
"Meryem'in oglu!" dediler.
Bunun uzerine daha yakindan gormek icin ilerledim. Kizil, iri, kivircik sacli, sag gozu kor, gozu uzum gibi pertlek bir adam daha vardi.
"Bu kim?" dedim.
"Bu, Deccal !" dediler.
Insanlardan en cok ona benzeyeni Ibnu Katan'di."
Zuhri der ki: "Ibnu Katan, cahiliye devrinde vefat eden Huzaali bir kimseydi."
Buhari, Tabi 33, 11, Enbiya, 42, Libas 68, Fiten 26, Muslim, Imam 275,(169); Muvatta, Sifatu'n-Nebi 2, (2, 920).

1674 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Bana gecmis peygamberler (aleyhimusselam) arzedildiler. Hz. Musa zayifca bir erkekti. Sanki Senue kabilesinden (uzun boylu) birine benziyordu. Hz. Isa (aleyhisselam)'yi da gordum, gorduklerim icinde ona en cok benzeyen Urve Ibnu Mes'ud idi. Hz. Ibrahim (aleyhisselam)'i de gordum, gorduklerim arasinda ona en cok benzeyen, arkadasinizdi -yani kendisini kastediyor- Hz. Cebrail (aleyhisselam)'i de gordum. Gorduklerimden ona en ziyade benzeyen Dihye Ibnu Halife idi."
Muslim, Imam 271, (167); Menakib 27, (3651).

1675 - Semure Ibnu Cundub (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Sam, Araplarin babasidir.Yafes, Rumlarin babasidir. Ham Habesilerin babasidir."
Tirmizi, Tefsir, Saffat, (3229), Menakib, (3927).

1676 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Zekeriyya (aleyhisselam) marangoz idi."
Muslim, Fedail 169, (2379).

HILAFET VE EMIRLIGIN AHKAMI IMAMLAR KUREYS'TENDIR

1677 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Insanlar hayirda da serde de Kureys'e tabidir."
Muslim, Imaret 3, (1819).

1678 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Insanlar bu iste Kureys'e tabidirler. Muslumanlari Musluman olanlarina, kafirleri kafir olanlarina tabidirler. Insanlar madenler gibidir. Cahiliyede hayirli olanlar fikhi ogrenirlerse Islam'da da hayirlidirlar. Bu ise en cok nefret edenleri insanlarin en hayirlisi bulacaksin. Onlar (rizalari hilafina) icine dusmedikce buna talib olmazlar."
Buhari, Menakib 1; Muslim, Imaret 2, (1818).

1679 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Bu is (emirlik) insanlardan iki kisi baki kaldikca Kureys'te olmaya devam edecektir."
Buhari, Menakib 2, Ahkam 2, Enbiya 1; Muslim, Imaret 4, (1820).

1680 - Sefine (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Hilafet, ummetim arasinda otuz yil surecektir. Bundan sonra saltanat gelecektir." Said Ibnu Cumhan dedi ki:
"Sonra ilave etti: "Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh)'in hilafetine Hz. Omer'in hilafetini, Hz.Osman'in hilafetine Hz. Ali'nin hilafetini (radiyallahu anhum ecmain) ekle (parmaklarinla say) bak!" dedi. Bunlari (sayinca hakikaten) otuz yil bulduk."
Sefine'ye: "Emeviler, hilafetin kendilerinde (devam ettigini) zannederler"denmisti, su cevabi verdi: "Beni'z-Zerka yalan soyluyor. Onlar krallardir, hem de en kotu krallar."
Ebu Davud, Sunnet 9 (4648, 4647); Tirmizi,Fiten 48, (2227).
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
1681 - Hz. Cabir Ibnu Semure (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Bu din, hepsi Kureys'ten gelecek olan on iki halifeye kadar aziz ve guclu olacaktir. "
Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a soruldu: "Sonra ne olacak?"
"Sonra herc (fitne ve kargasa) gelecek!" diye cevap verdi."
Buhari, Ahkam 51; Muslim, Imaret 5-9 (1821); Tirmizi, Fiten 46, (2224). Bu uc kitap, hadisin "Kureys'ten" kelimesine kadar kismini: "Ebu Davud da Medhi 1, (4279), 4280) tamamini tahric etmistir.

IMAMLIGI VE EMIRLIGI SAHIH OLANLAR

1682 - Ebu Said (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Iki halifeye birden biat edildi mi, onlardan ikincisini olduruverin."
Muslim, Imaret 61, (1852).

1683 - Arface Ibnu Sureyh (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Siz bir kisinin etrafinda birlik halinde iken, bir baskasi gelip, kuvvetinizi kirmak veya cemaatinizi bolmek isterse, onu olduruverin. "
Muslim, Imaret 60, ( 1852).

1684 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Beni Israil'i peygamberler (aleyhimusselam) idare ediyorlardi. Bir peygamber olunce onun yerine ikinci bir peygamber geciyordu. Ancak, benden sonra peygamber yok. Ama ardimdan halifeler gelecek ve cok olacaklar. "
Orada bulunanlar: "(Onlar hakkinda) bize ne emredersiniz?" diye sordular.
"Onceki biatiniza sadakat gosterin. Onlara haklarini veriin. . Onlar uzerindeki haklarinizi (eda etmedikleri taktirde, kendilerinden degil) Allah'tan isteyin.Zira Allah teala, idareleri altindakilerin hukukunu onlardan soracaktir" buyurdu."
Buhari, Enbiya 50;Muslim, Imaret 44, (1842).

1685 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), Ibnu Ummi Mektum'u, iki defa kendi yerine Medine'de halef birakti."
Ebu Davud, Harac 3, (2931).

1686 - Ebu Bekre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'tan isitmis oldugum bir kelimenin Cemel Vak'asi sirasinda Allah'in izni ile faydasini gorduim. Soyle ki bir ara, neredeyse ashab-i Cemel'e katilarak onlarin yaninda yer alip savasmaya karar vermistim. Hemen, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in, "Iranlilarin basina Kisrac'nin kizi kralice oldu" diye haber geldigi zaman (soylemis oldugu sozu hatirladim ve onlara katilmaktan vazgectim. O zaman Efendimiz:) "Islerini kadina tevdi eden bir kavm felah bulmayacaktir" demis idi".
Buhari, Fiten 17, Megazi 82; Tirmizi, Fiten 75, (2263); Nesai, Kudat 8 (8, 227).
Tirmizi'de su ziyade gelmistir: "Hz. Aise Basra'ya geldigi zaman bunu hatirladim. Bu soz sayesinde Allah beni muhafaza etti".

IMAM VE EMIRIN VAZIFELERI

1687 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Hepiniz cobansiniz ve hepiniz surunuzden mes'ulsunuz. Imam cobandir ve surusunden mes'uldur. Erkek ailesinin cobanidir ve surusunden mes'uldur. Kadin, kocasinin evinde cobandir, o da surusunden mes'uldur. Hizmetci, efendisinin malindan sorumludur ve surusunden mes'uldur."
Ibnu Omer der ki: "Bunlari Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'tan isitmistim. Zannediyorum ki soyle de demisti:"Kisi babasinin malinda cobandir, o da surusunden mes'uldur."
Buhari, Ahkam 1, Cum'a 11, Istikraz 20, Itk 17,19, Vesaya 9, Nikah 81, 90; Muslim, Imaret 20, (1829); Tirmizi, Cihad 27,1705; Ebu Davud, Imaret 1, (2928).

1688 - Ibnu Meryem el-Ezdi (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Muaviye (radiyallahu anh)'nin yanina girmistim. Bana:
"Ey Ebu fulan, seni hangi ruzgar atti?" diyerek (ziyaretimden memnuniyeti izhar etti). Ben de: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'tan isitmis oldugum su hadisi, (size hatirlatmayi dusundum)" dedim: "Allah kime Muslumanlarin islerinden birseyler tevdi eder, o da onlarin ihtiyaclarina, isteklerine, darliklarina perde olur (giderirse), kiyamet gununde Allah da onun ihtiyac, istek ve darliklarina perde olur (giderir)."
Ravi der ki: "Bunun uzerine Hz. Muaviye (radiyallahu anh) insanlarin ihtiyaclariyla ilgilenmek uzere bir adam tayin etti."
Tirmizi, Ahkam 6, (1332,1333); Ebu Davud, Harac 13, (2948).

1689 - Abdullah Ibnu Amr Ibni'l-As (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Adil olanlar, kiyamet gunu, Allah'in yaninda, nurdan minberler uzerine Rahman'in sag cihetinde olmak uzere yerlerini alirlar. -Allah'in her iki eli de sagdir Onlar hukumlerinde, aileleri ile velayeti altinda bulunanlar hakkinda hep adaleti gozetenlerdir."
Muslim, Imaret 18, (1827); Nesai, Adab 1, (8, 221).

1690 - Hasan el-Basri, Ma'kil Ibnu Yesar (radiyallahu anh)'dan naklediyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i isittim, demisti ki: "Allah bir kimseyi baskalari uzerine coban yapmis, o da idaresi altindakilere hile yapmis olarak olmus ise, Allah ona cennetini kesinlikle haram eder."
Buhari, Ahkam 8, Muslim, Iman 227, (142); Imaret 21, (142).
Muslim'in Hasan Basri'den kaydettigi diger bir rivayet soyledir:
"Aiz Ibnu Amr (radiyallahu anh), Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in Ashab-i Guzin'inden biri idi. Ubeydillah Ibnu Ziyad'in yanina girdi ve hemen ona: "Ey ogulcugum, ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in: "Cobanlarin en kotusu hutame denen merhametsiz deve surucusudur, sakin onlardan olma"dedigini isittim" dedi. Ubeydullah: "Otur, sen muhakkak ki Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ashabinin kepegindensin" deyince: "Onlarin kepegi var miydi? Kepek onlardan sonra ve onlarin disindakiler arasinda zuhur etti" diye cevap verdi."
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
1691 - Adiyy Ibnu Amire el-Kindi (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Bir ise me'mur tayin ettigimiz kimse, bizden bir igne veya ondan daha kucuk bir seyi gizlemis olsa, bu bir hiyanettir (gulul), kiyamet gunu onu getirecektir. "
Bunun uzerine, Ensar'dan bir zat kalkarak: "Ey Allah'in Resulu! Vazifeyi benden geri al!" dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam):
"Sana ne oldu?" diye sordu: "Senin (az once sunu sunu) soyledigini isittim ya!" deyince Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam):
"Ben onu su anda tekrar ediyorum: "Kimi memur tayin edersek az veya cok ne varsa bize getirsin. Ondan kendisine ne verilirse alir, ne yasaklanirsa onu terkeder."
Muslim, Imaret 30, (1833).

1692 - Ebu Said (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Kiyamet gunu, insanlarin Allah'a en sevgi1i ve mekan olarak en yakin olani, adil imamdir. Kiyamet gunu, insanlarin Allah'a en menfuru O'ndan mekan olarak en uzak olani da zalim sultandir."
Tirmizi, Ahkam 4, (1329).

EMIR OLMANIN KOTULUGUGU

1693 - Mikdam Ibnu Ma'dikerib (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) omuzuma vurdu ve:
"Ey Kudeym (Mikdamcik)! Emir, katip, arif olmadan olursen kurtulusa erdin demektir!" dedi."
Ebu Davud, Harac 5, (2933).

1694 - Ebu Zerr (radiyallahu anh) anlatiyor:
"Ey Allah'in Resulu! dedim, beni memur ta'yin etmez misin?"
Bu sozum uzerine, elini omuzuma vurdu ve sonra da: "Ey Ebu Zerr, sen zayifsin, memurluk ise bir emanettir. (Hakkini veremedigin taktirde) kiyamet gunu rusvaylik ve pismanliktir. Ancak kim onu hakederek alir ve onun sebebiyle uzerine dusen vazifeleri eksiksiz eda ederse o haric" buyurdu."
Muslim" Imaret 17, (1826); Ebu Davud, Vesaya 4, (2868); Nesai, Vesaya 10, (6, 255).
Ebu Davud'un diger bir rivayetinde soyle gelmistir: "Ey Ebu Zerr, ben seni zayif goruyorum. Ben kendim icin istedigimi senin icin de isterim. Sakin iki kisi uzerine amir olma, yetim malina da velilik yapma."
Yine Ebu Davud'un bir diger rivayeti (Harac 5, (2934) soyle: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Ariflik haktir, halka ariflik gereklidir, ancak arifler atestedir. "

1695 - Abdurrahman Ibnu Semure (radiyallahu anh) anlatiyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Ey Abdurrahman! Emirlik isteme. Eger senin talebin uzerine sana emirlik verilirse, istedigin seyin sorumlulugu sana yuklenir. Eger sen talibi olmadan sana emirlik verilirse, o iste yardim gorursun. Bir is icin yemin eder, sonra da aksini yapmakta hayir gorursen, daha hayirli gordugun ne ise onu yap, ettigin yemin icin de kefarette bulun."
Buhari, Ahkam 5, 6, Eyman 1; Muslim, Imaret 19, (1652); Ebu Davud, Harac 2, (2929); Tirmizi, Nuzur 5, (1529); Nesai, Adabu'l-Kudat 5, (8, 225).

1696 - Ebu Musa (radiyallahu anh) anlatiyor: "Yanimda amcamin evlatlarindan iki kisi daha oldugu halde Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in huzuruna girdim. Yanimdakilerden biri:
"Ey Allah'in Resulu! Allah'in sana tevdi ettign islerden bazilari uzerine bizi emir tayin et" dedi. Digeri de ayni talepde bulundu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in onlara cevabi su oldu:
"Biz, -Allah'a kasem olsun- bu ise, onu taleb eden veya ona hirs gosteren hic kimseyi tayin etmeyiz!"
Buhari, Ahkam 7,12, Icare 8, Istitabe 2; Muslim, Imaret 7, (1733); Ebu Davud, Harac 2, (2930); Nesai, Adabu'1-Kudat 4, (8, 224).

IMAM VE EMIRE ITAATIN VACIB OLUSU

1697 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Dinleyin ve itaat edin! Hatta, ustunuze, basi kuru uzum danesi gibi siyah Habesli bir kole bile tayin edilmis olsa, aranizdaKitabullah'i tatbik ettikce. . . (itaatten ayrilmayin)."
Buhari, Ahkam 4, Ezan 54, 56.

1698 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Kim bana itaat etmisse mutlaka Allah'a itaat etmistir. Kim de banas isyan etmis ise, mutlaka Allah'a isyan etmistir. Kim emire itaat ederse mutlaka bana itaat etmis olur. Kim de emire isyan ederse mutlaka bana isyan etmis olur.
Buhari, Ahkam 1, Cihad 109; Muslim, Imaret 33, (1853); Nesai, Bey'at 27, (7,154).

1699 - Hz. Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Musluman kisiye, hosuna giden veya gitmeyen her hususta itaat etmesi gerekir. Ancak, masiyet (Allah'a isyan) emredilmisse o haric, eger masiyet emredilmisse, dinlemek de yok, itaat de yok."
Buhari, Ahkam 4, Cihad 108; Muslim, Imaret 38, (1839); Tirmizi, Cihad 29, (1708); Ebu Davud, Cihad 86, (2626); Nesai, Bey'at 34, (7,160).

1700 - Hz. Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Size emirlerinizin en hayirlilari kimlerdir, en serirleri kimlerdir haber vereyim mi? Onlarin en hayirlilari sizlerin sevgisine mazhar olanlar, sizleri sevenlerdir; lehlerinde hayirla dua edersiniz, onlar da size hayir dua ederler. Umeranizin serirleri de sizin bugzettiklerinizdir, onlar da size bugzederler, siz onlara lanet edersiniz, onlar da size lanet ederler"
Tirmzi, Fiten 77, (2265).
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
1701 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Kim itaatten disari cikar ve cemaatten ayrilir ve bu halde olurse, cahiliye olumu ile Olur."
Buhari, Ahkam 4; Muslim, Imaret 53, (1848); Nesai, Tahrim 28, (7,123); Ibnu Mace, Fiten 7, (3948).
Ebu Hureyre'nin bir rivayetinde soyle gelmistir: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Kim itaatten cikar, cematten ayrilir (ve bu halde olurse) cahiliye olumu ile olmus olur. Kim de korukorune cekilmis (ummiyye) bir bayrak altinda savasir, asabiyet (irkcilik) icin gadablanir veya asabiyete cagirir veya asabiyete yardim eder, bu esnada da oldurulurse bu olum de cahiliye olumudur. Kim ummetimin uzerine gelip iyi olana da, kotu olana da ayirim yapmadan vurur, mu'min olanlarina hurmet tanimaz, ahid sahibine verdigi sozu de yerine getirmezse o benden degildir, ben de ondan degilim. "
Muslim, Imaret 53, (1848); Nesai, Tahrim 28, (7,123); Ibnu Mace, Fiten 7, (3948).

1702 - Ebu Bekre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim Allah'in yeryuzundeki sultanini alcaltirsa, Allah da onu alcaltir. "
Tirmizi, Fiten 47, (2225).

IMAMLARIN VE EMIRLERIN YARDIMClLARI

1703 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Allah bir emir icin hayir diledi mi ona dogru sozlu bir vezir nasib eder. Bu, ona unutunca hatirlatir, hatirladigi zaman da yardim eder. Allah emire hayir dilemezse, kotu bir vezir musallat eder. Bu vezir, ona unuttugunu hatirlatmaz, hatirlayinca da yardimci olmaz."
Ebu Davud 'Harac 4, (2932); Nesai, Bey'at 33, (7,159).

1704 - Ebu Said ve Ebu Hureyre (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Allah bir peygamber gonderdigi veya onun yerine bir halife getirdigi zaman mutlaka onun iki tane de yakini olmustur: Biri ma'rufu emretmis ve ona tesvik etmis, digeri de serri emretmis ve serre tesvik etmistir. Ma'sum (yani kotulukten korunmus) olan, Allah'inkorudugu kimsedir."
Buhari, Ahkam 42; Nesai, Bey'at 32, (7,158).

1705 - Ka'b Ibnu Ucre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bana sunu soyledi:
"Ey Ka'b Ibnu Ucre, seni, benden sonra gelecek umeraya karsi Allah'a sigindiririm. Kim onlarin kapilarina gider ve onlari, yalanlarinda tasdik eder, zulumlerinde onlara yardimci olursa, o benden degildir, ben de ondan degilim; ahirette havz-i kevserin basinda yanima da gelemez. Kim onlarin kapisina gitmez, yalanlarinda onlari tasdik etmez, zulumlerinde yardimci olmazsa o bendendir, ben de ondanim; o kimse, havzin basinda yanima gelecektir. Ey Ka'b Ibnu Ucre! Namaz burhandir. Oruc saglam bir kalkandir. Sadaka hatalari sondurur, tipki suyun atesi sondurdugu gibi. Ey Ka'b Ibnu Ucre ! Haramla biten bir ete mutlaka ates gerekir. "
Tirmizi, Salat 433. (614); Nesai, Bey'at 35, 36, (7,160).

1706 - Cubeyr Ibnu Nufeyr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Kesir Ibnu Murre, Amr Ibnu 'l-Esved ve el-Mikdam (radiyallahu anhum) dediler ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Emir, halka karsi suizanna duserse halki ifsad eder."
Ebu Davud, Edeb 44, (4989).

HULEFA-I RASIDIN VE ONLARIN SECIMLERI

1707 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Hz. Ali (radiyallahu anh), Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i rahmeti Rahman'a kavusturan hastaligi sirasinda yanindan disari cikti. (Disarida bekleyen) halk:
"Ey Ebu'1-Hasan, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ne durumda?" diye sodular.
"Allah'a hamdolsun iyilesti!" dedi. Hz. Abbas (radiyallahu anh) elinden tuttu. Ve:
"Uc gun sonra Resulullah (aleyhissalatu vesselam) olecek, sen bir baskasina) me'mur olacaksin. Ben, vallahi Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in bu hastaligindan (kurtulamayip) vefat edecegini goruyorum. Zira ben, Abdulmuttalibogullarinin olum sirasinda aldign sekli biliyorum. Gel Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gidip bu "is" (hilafet) kimde kalacak onu soralim. Bizde kalacaksa (simdiden) bilmis oluruz. Bizden baskasina kalacaksa kendisiyle konusuruz, bizi (ona) tavsiye eder" dedi.
Ali (radiyallahu anh): "Eger, biz onu sorsak bunun uzerine (hilafeti) bize yasaklasa, halk ondan sonra onu asla bize vermez. Vallahi ben boyle bir sey soramam!"dedi."
Buhari, Istizan 29, Megazi 83.

1708 - Cubeyr Ibnu Mut'im (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir kadin, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek bir hususta kendi siyle konustu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam), (kendisine) tekrar gelmesini emretti. Bunun uzerine kadin:
"Ya seni bulamazsam!" dedi. Kadin ( bu sozuyle) sanki olumu kasdetmisti, Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
"Eger beni bulamazsan, Ebu Bekir'e ugra!" diye cevap verdi."
Buhari Ahkam 57, Fedailu Ashabi'n-Nebi 5, I'tisam 24; Muslim, Fedailu's-Sahabe 10, (2386); Tirmizi, Menakib, (3677).

1709 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) vefat ettigi zaman, babam Ebu Bekir (radiyallahu anh), Mescid-i Nebi'den bir mil kadar uzaklikta olan) Sunh nam mevkide idi-ki Aliye (denen Medine'nin yuksek kismini ki burasi Hazrec'e mensup Beni'l-Harise'nin menzillerinin bulundugu mevki)yi kasdetmektedir-Hz. Omer (radiyallahu anh) kalkip :
"Vallahi Resulullah (aleyhissalatu vesselam) vefat etmedi. Allah mutlaka onu geri gonderecektir, o da (munafik) kimselerin ellerini ve ayaklarini kesecek. . ." diyordu. Derken Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) geldi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in yuzunu acti ve optu.
"Annem babam sana feda olsun. Sagliginda hostun, olumunde de hossun! Nefsimi kudret elinde tutan Zat-i Zulcelal'e yemin olsun, Allah sana ebediyyen iki olum tattirmayacak!" dedi. Sonra disari cikip:
"(Hz. Omer'i kasdeterek): "Ey (Peygamber olmedi diye) yemin eden kisi, agir ol!" dedi. Hz. Ebu Bekir konusmaya baslayinca Hz. Omer (radiyallahu anhuma) oturdu. Hz. Ebu Bekir Allah'a hamd u sena ettikten sonra:
"Haberiniz olsun! Kim Muhammed'e tapiyor idiyse bilsin ki artik Muhammed olmustur. Kim de Allah'a tapiyor idiyse o da bilsin ki Allah hayydir, olumsuzdur!" dedi ve su ayeti okudu:"Ey Muhammed, suphesiz sen de oleceksin, onlar da olecekler" (Zumer 30). Su ayeti de okudu:
"Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan once de peygamberler gecmisti. Olur veya oldurulurse geriye mi doneceksiniz? Geriye donen, Allah'a hicbir zarar vermez. Allah, Surkederlerin mukafatini verecektir" (Al-i Imran 144).
Bu aciklama uzerine halk boguk boguk aglamaya" basladi. Ensar (radiyallahu anhum), Beni Saide yurdunda, Sa'd Ibnu Ubade'nin etrafinda toplandi. (Muhacir de oraya geldi. Ensariler):
"Bizden bir emir, sizden de bir emir!" dediler. Hz. Ebu Bekir, Hz. Omer, Hz. Ebu Ubeyde (radiyallahu anhum) de oraya geldiler. Hz. Omer konusmaya basladi ise de Hz. Ebu Bekir onu susturdu.Hz. Omer (bilahere) soyle diyordu:
"Vallahi, ben konusmayi su sebeple arzu etmistim: (Zihnimde) hosuma giden sozler hazirlamis, Ebu Bekir bunlara ulasamaz (onun hatirindan bunlar gecmeyebilir) diye endise etmistim. Ama, yemin olsun, Ebu Bekir oyle bir konustu ki, vallahi icimde hazirlamis oldugum guzel sozlerin hepsine isabet etti, (benim aklima gelmeyen daha da guzelini) belig sekilde ifade etti. Onun sozleri arasinda su da vardi:
"(Ey Ensar) biz (Kureysli)ler emirleriz, sizler de vezirlersiniz!" Bu soz uzerine Hubab Ibnu'1-Munzir ayaga kalkti ve :
"Hayir vallahi bunu yapmayiz. Bizden bir emir, sizden de bir emir olacak!" dedi. Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh): '
"Hayir! Olmaz bu. Bizler emirleriz, sizler de vezirlersiniz" dedi.
Rezin sunu ilave etti: "Hz. Ebu Bekir devamla sunu soyledi: "Bu "is" (hilafet), su Kureys cemaati icin mesru taninacaktir. Onlar, yer itibariyla Araplarin ortasindadir, serefce de (eskiden beri) en gozdeleridir. Oyleyse, Omer'e veya Ebu Ubeyde'ye biat edin!"
Hz. Omer atilarak: "Bilakis, biz sana biat ediyoruz. Sen bizim efendimizsin, en hayirlimizsin, ustelik Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a da en sevgili olanimizsin!" dedi ve Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh)'in elinden tutup ona biat etti. Hz. Omer (radiyallahu anh)'i muteakip halk da ona biat etti.
Bunun uzerine biri: "Sa'd Ibnu Ubade'yi katlettiniz!" diye bagirdi. Hz. Omer (radiyallahu anh) ofkeyle:
"Allah onu katletsin!" dedi. Hz. Aise (radiyallahu anha) devamla der ki: "Bu her iki konusmada gecen sozleri de Allah faideli kildi. Nitekim Hz. Omer'in konusmasi halki korkuttu. Aralarinda nifak vardi, onun konusmasiyla Cenab-i Hakk nifaki bertaraf etti. Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) de halkin nazarini Allah'a cevirip, uzerinde olduklari hakki (Islam'i) ogretti. Oradan su ayeti okuyarak ayrildilar. (Mealen): "Muhammed ancak bir peygamberdir. Ondan once de peygamberler gecmisti. Olur veya oldurulurse geriye mi doneceksiniz? Geriye donen, Allah'a hicbir zarar vermez.. Allah sukredenlerin mukafaatini Verecektir" (A1-i Imran 144).
Buhari, Fedailu'l-Ashab 5, Cenaiz 3, Megazi 83; Nesai, Cenaiz 11, (4,11). (Ibnu Deybe diyor ki:) "Derim ki: "Rezin sunu ilave etti" sozu, et-Tecrid'de ve Tecrid'in aslinda mevcuttur. Bu ziyade aynisiyla Sahih-i Buhari'de mevcuttur. Allahu a'lem."
Es-Sunuh (veya es-Sunh) avali'l-Medine'de bir yer adidir. Orada Beni'l-Haris Ibnu'l-Hazrec'in evleri vardir.
"Allah sana iki olumu tattirmasin" sozu, yani dunyada.. tattirmasin demektir. Hz. Ebu Bekir, bu sozu Hz. Omer (radiyallahu anhuma)'in su sozunu red maksadiyla soylemistir: "Allah, peygamberini geri gonderecek, O da (munafik) kimselerin ellerini ve ayaklarini kesecek." Sakife: Evin sofa (ustu kapali onu acik) kismi. Toroslarda evin bu kismina yazliktabir edilir.
Nesic: Aglayan kisinin hickirigini icine tikarak sessiz aglamasi.

1710 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor; "Ben, Muhacirler'den bir cogundan Kur'an ogreniyordum. Abdurrahman Ibnu Avf, onlardan biri idi. (Ben Mina'da onun menzilinde iken, o da, Hz. Omer'in son defa yapmis oldugu haccda onun yaninda idi. Abdurrahman yanima donuste:)
"Bugun Hz. Omer'in yanina gelen bir adami keske sen de gorseydin. Dedi ki: "Ey mu'minlerin emiri, bir adam gorsen ki sana: "Keske Omer olmus olsa da falancaya (Bezzar'in rivayetinde Talha Ibnu Ubeydillah'a) biat etsem. Vallahi Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh)'in biati cabucak oldu bitti" dese ne dersin?" dedi. Hz. Omer bu soze (daha once hic gormedigim kadar) ofkelendi ve:
"Insaallah bu aksam halka hitab edip, (ahd ve musaverede olmaksizin) idareyi gasbetmek isteyen bu heriflere karsi onlari uyaracagim" dedi.
Abdurrahman ilaveten dedi ki: "(Bunun uzerine) Hz. Omer'e: "Ey mu'minlerin emiri, dedim, boyle bir sey yapma. Zira hacc mevsiminde insanlarin cuhela ve serseri takimi biraraya gelir. Konusmak uzere halkin icinde dogruldugnun zaman bunlar olaki, etrafinda ekseriyeti teskil ederler. Korkum su ki, siz kalkar birseyler soylersiniz, o cahillerin her biri bir baska sey anlar, esas ifade etmek istediginiz maksad tamamen kaybolur. Su halde acele etmeyin, Medine'ye varin. Orasi daru'l-hicret ve sunnettir (hicretin yapildigi, sunnetin yasandigi mahaldir). Orada fikih ulemasi ve insanlarin esrafiyla basbasa kalir, dilediginizi rahatca soylersiniz. Alimler sozlerinizi eksiksiz ogrenirler ve maksadiniz ne ise onu anlarlar."
(Bu sozum uzerine) Hz. Omer (radiyallahu anh): "Pekala, vallahi insaallah Medine'ye vardigimda ilk firsatta bu toplantiyi aktedecegim!" dedi. Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) devamla dedi ki:
"Zilhicce'nin sonlarinda Medine'ye geldik. Cuma gunu ogle olur olmaz camiye gitmede acele ettim."
Rezin su ilavede bulundu: "Ogle sicaginda ciktim." Sonra onceki hadisi anlatmaya (Ibnu Abbas) devam etti ve dedi ki:
"(Camiye gelince) Said Ibnu Zeyd Ibni Amr Ibni Nufeyl (radiyallahu anh)'i minberin kosesinde oturmus buldum. Dizim dizine degecek sekilde yanina oturdum. (Sagima soluma bakmaya) baslamadan Omer Ibnu'1- Hattab (yerinden minbere dogru) cikti. Onun gelmekte oldugunu gorunce yanimdaki Said Ibnu Zeyd Ibni Amr Ibni Nufeyl'e:
"Bu ogle, Omer, halife oldugu gunden beri hic yapmadigi bir konusma yapacak" dedim. Zeyd, soyledigimi hos karsilamadi ve:
"Daha once konusmadigi seyi konusmasi ne mumkun!" deyip beni reddetti.
Hz. Omer (radiyallahu anh) minbere oturdu. Muezzin ezanini tamamlayinca, dogruldu. Cenab-i Hakk'a layik oldugu hamd ve senada bulundu. Sonra sunlari soyledi:
"Emma ba'd. Ben simdi sizlere, Cenab-i Hakk'in soylememi takdir buyuracagi bir konusma yapacagim. Bilemiyorum, belki de ecelim yakindir, (bu son hutbem olur). Kim bu sozlerimi anlar ve hafizasina alabilirse bineginin goturdugu her yerde nakletsin. Kim de anlamis o1maktan korkarsa, hic kimseye hakkimda yalan soylemesini helal etmiyorum. Allah celle sanuhu, Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'i hakla gonderdi, kendisine kitap indirdi. Allah'in indirdikleri meyaninda recm ayeti de vardi. Biz onu okuduk, anladik ve ezberledik. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) recm cezasi verdi. O'ndan sonra da bizler verdik. Sahsen aradan fazla zaman gecince, bazilarinin cikip: "Allah'in kitabinda biz recm ayeti bulamiyoruz" diyerek Allah'in indirmis oldugu bir farzi terkedip sapitmalarindan korkuyorum, recm, Allah'in kitabinda muhsan yani balig, akil, sahih bir evlilikle evlenmis ve gerdek yapmis oldugu halde zina eden kadin ve erkeklere -isbatlayici beyyine veya hamilelik, veya itiraf oldugu takdirde-uygulanmasi gereken bir haktir."
Zina haddiyle ilgili babta zikri gecmis olan Ibnu Abbas hadisi zikrettikten sonra dedi ki:
"...Ve dahi bana ulasti ki, birileri soyle demis: "Omer olunce, (herkesle istisare, biat aramaksizin) falancaya biat edecegim." Sakin ha! Hic kimseyi, "Hz. Ebu Bekirin secimi de oldu bittiye geldi. (Biz de onun secilme tarzina uygun olarak birini secebiliriz)" gibi sozler aldatmasin. Haberiniz olsun, -evet onun secimi cabuk olmustur bu dogru- ancak, Allah (umumiyetle cabuk yapilan islerde bilahere karsilasilan) serlerden (bu ummeti) korumustur. Sizden hic kimseye, Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh)'e yapildigi sekilde (alaka gosterilerek) boyunlar koparcasina nazarlar cevrilip bas uzatilmaz. Oyle ise, Muslumanlarin istisare ve te'yidi tahakkuk etmeksizin kim bir baskasina biat ederse bilsin ki, ne biat edene, ne de edilene itibar edilmeyecektir. Boyle bir biat akdi, edeni de edileni de olume maruz birakacaktir. (Hz. Ebu Bekir'e yapilan biat boyle kit dusuncelilerin zannettigi gibi degildir. Ic yuzunu anlatayim:)
Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ruhunu Cenab-i Hakk kabzettigi vakit, haberimiz oldu ki, Ensar buyuk bir grup halinde bizden ayri olarak Beni Saide saki inde toplanmislar. Ali, Zubeyr ve bunlarla birlikte (Abbas gibi diger) bazilari bizden ayrilarak (cenazeyle mesgul olmak uzere) geride kaldilar. Muhacirler de Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh)'in etrafinda toplandilar. Hz. Ebu Bekir'e:
"Ey Ebu Bekir, haydi su Ensari kardeslerimizin yanlarina gidelim!" dedim. Onlara (bir an once yetismek uzere) yuruduk. Yakinlarina varinca, onlardan iki salih zatla karsilastik. Kavmin (Sa'd Ibnu Ubade'yi halife secme hususundaki) kararlarini zikrettiler, sonra da:
"Ey Muhacirler cemaati nereye gidiyorsunuz?" diye sordular. Biz: "Su Ensari kardeslerimize gidiyoruz!" dedik.
"Hayir, onlara yaklasmayin, hukumlerini versinler" dediler. Ben:
"Vallahi onlara gidecegiz" dedim ve yuruduk. Onlari Beni Saide sakifinde bulduk. Ortalarinda uzeri ortulu birisi vardi.
"Bu da kim?" dedim.
"Bu Sa'd Ibnu Ubade'dir!" dediler. Ben:
"Nesi var?" diye sordum.
"Titriyor!" dediler. Biraz oturmustu ki, hatipleri sehadet getirerek soze basladi. Cenab-i Hakk'a layik oldugu hamd ve senayi ifade ettikten sonra su konusmayi yapti:
"Emma ba'd! Biz Allah'in ensari ve Islam'in ordusuyuz. Siz ey Muhacirler, asil kavminden kopup gelmis (icimizde) az bir grupsunuz!"
(Anladik ki) bunlar, aslen mustehak oldugumuz fonksiyonumuzdan bizi koparmak, emirlikten uzak tutmak istiyorlardi.
Hatip sozlerini tamamlayinca konusmak arzu ettim. Bu esnada, icimden soyleyecek guzel sozler hazirlamistim, bunlar hosuma da gitmisti. Bunlari Ebu Bekir (radiyallahu anh)'in huzurunda soylemek istiyordum. Ben bazan onun hiddetini yatistiriyordum. Konusmak istedigim sirada Ebu Bekir:
"Acele etme!"dedi. Onu ofkelendirmek istemedim (ve konusmaktan vazgectim). Ebu Bekir (radiyall hu anh) konustu. O aslinda benden daha cok hilme sahip, daha vakur idi. Allah'a yeminle soyluyorum, icimde hazirladigim butun guzel sozleri eksiksiz ayni guzellikte ve hatta daha da guzel bir bicimde bu konusmasi esnasinda soyledi. Demisti ki:
"Hakkinizda soylediginiz hayir (ve fazilet ne varsa) hepsine layiksiniz. Ancak bu (emirlik) isi, Kureys kabilesine (mesru) taninir. Onlar, neseb yonuyle de, yurt yonuyle de Arab'in ortasinda yer alir. Ben sizin icin su iki sahistan birini uygun buldum, bunlardan hangisini isterseniz ona biat edin!"
Boyle deyip -benim ve Ebu Ubeyde Ibnu'l-Cerrah'in ellerimizden tuttu. Ebu Bekir, ikimizin arasinda oturuyordu. Onun (ikimizi imamliga teklif eden cumlesinden baska) butun soyledikleri hosuma gitti. Vallahi, Ebu Bekir'in bulundugu bir kavmin basina emir secilmektense, ortaya cikarilip boynumun vurulmasini gerektirecek bir gunah islemek bana daha sevgili gelirdi. Ancak, nefsimin bana olum aninda hos gosterdigi seyi simdi bulamiyorum. Derken Ensar'in (Hubab Ibnu'l-Munzir adindaki) bir sozcusu:
"Beni (hasta hayvanlarin kasinarak rahatladiklari) kasinma cubukcagizi, yaslandigi dikme ile ayakta duran hurma fidancigi kabul edin (ve fikrimi dinleyin. Diyorum ki):
"Sizden bir emir, bizden de bir emir olsun, ey Kureys cemaati!" dedi.
Bunun uzerine her kafadan bir soz cikmaya basladi, gurultu cogaldi. Oyle ki ihtilafcikacak diye korktum. Hz. Ebu Bekir'e:
"Ey Ebu Bekr, uzat elini!" dedim. Elini uzatti, ben ona biat ettim. Muhacirler de biat ettiler. Sonra da Ensar biat etti. Sa'd Ibnu Ubade (radiyallahu anh)'nin uzerine atildik. Derken onlardan biri:
"Sa'd Ibnu Ubade'yi oldurdunuz!" demez mi? Ben de: "Sa'd Ibnu Ubade'yi Allah oldursun!" dedim.
Hz. Omer (radiyallahu anh) der ki: "Vallahi biz, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in defni sirasinda, Hz. Ebu Bekir'in seciminden daha ehemmiyetli bir sey dusunemedik. Biat gerceklesmeden halki terketmemiz halinde, oradan ayrilinca, arkamizdan kendilerinden birini halife seciverecekler diye korktuk. Boyle bir durumda ya bize de razi olmaya olmaya biat edecek veya muhalefet edecek ikisi de fesad olacakti.
Bilesiniz, Muslumanlarla istisare etmeden kim bir baskasina biat ederse, ne biat edene, ne de kendisine biat edilene itibar edilmez, ikisinin de oldurulmesinden korkulur.
Buhari, Muharibin 30, 31, I'tisam 16, Mezalim 19, Menakibu'l-Ensar 46, Megazi 11; Muslim, Hudud 15, (1691) Muslim'de hadis muhtasar olarak kaydedilmistir.
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
1711 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Hz. Fatima ve Hz. Abbas (radiyallahu anhuma) Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh)'e ugrayip, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'tan kendilerine kalan mirasi sordular. Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) onlara:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in: "Bize kimse varis olamaz, biraktiklarimiz hep sadakadir. Ancak Al-i Muhammed bu maldan (ihtiyaci kadarini) yer" dedigini isittim. Allah'a yemin olsun Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in yaptigini gordugum bir seyi terketmem, mutlaka onu yaparim. Ben O'nun emrinden bir sey terkedecek olsam sapitmaktan korkarim!" dedi.
Bunun uzerine Hz. Fatima, Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anhuma)'e kustu ve alti ay sonra olunceye kadar onunla konusmadi. Hz. Ali, onu geceleyin defnetti. Olumunu Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh)'e haber vermedi.
Hz. Ali, Fatima (radiyallahu anhuma) sagken halk nazarinda ayri bir makama, izzete sahipti. Hz. Fatima vefat edince, halkin alakasi ondan kesildi.
Bir adam Zuhri (rahimehullah)'ye: Ali, (Hz. Ebu Bekir'e) alti ay biat etmedi mi?" diye sordu.
"Hayir, vallahi hayir, Beni Hasim'den hic kimse geri kalmadi. Ali (radiyallahu anh), insanlarin nazarlarinin kendinden cevrildigini gorunce Hz. Ebu Bekir (radiyall hu anh)'le musalahaya mecbur kaldi. Ona haber salarak: "Yaninda kimse olmadan, yalniz olarak bize gel!" dedi. kendisine Hz. Omer'in gelmesini istemiyordu, cunku ondaki siddet ve hiddet halini biliyordu. Hz. Omer (radiyallahu anh):
"Onlara tek basina gitme!" dedi. Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh):
"Vallahi tek basima gidecegim. Bana ne yapabilirler ki?" dedi ve Ebu Bekir (radiyallahu anh) onlara gitti. Hz. Ali (radiyallahu anh)'nin yanina girdi. Beni Hasim, yaninda toplanmislar idi. (Hz. Ebu Bekir'i gorunce) kalkti. Allah'a hamd u senada bulundu. Sonra sunu soyledi:
"Emma ba'd! Ey Ebu Bekir, bizim sana biat etmemize mani olan sey senin faziletini inkarimiz degildir, sana karsi bir rekabet dusuncemiz de yok. Ancak, biz, bu "is"te bizim de bir hakkimiz olduguna inaniyorduk. Bize karsi mustebit davrandiniz!"
Sonra Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a olan yakinligini zikretti.
Ali bunlari zikrettikce Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anhuma) aglamaktan kendini alamiyordu. Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) sehadet getirdi, Allah Teala'ya hamdetti, senada bulundu. Sonra sunlari soyledi:
"Emma ba'd! Allah'a kasem olsun, surasi muhakkak ki, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in akrabalari bana, kendi akrabalarimdan daha yakin, daha sevgili. Ve ben, yeminle soyluyorum, benimle sizin aranizda olan bu mal meselesinde haktan ve hayirdan hic ayrilmis degilim. Zira, ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'tan sunu isittim:
"Bize kimse varis olamaz, biraktigimiz sadakadir. Al-i Muhammed bu maldan yer. " Vallahi ben, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in yaptigini gordugum bir isi terketmem, Allah'in izniyle mutlaka yaparim" dedi. Hz. Ali (radiyallahu anh):
"Biat icin ogleden sonra bulusalim"dedi. Ebu Bekir (radiyallahu anh) ogleyi kilinca, cemaate yonelip Hz. Ali (radiyallahu anh)'nin (biati geciktirmedeki) beyan ettigi ozurleri halka anlatti. Sonra da Hz. Ali (radiyallahu anh) kalkip, Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh)'in hakkini tazim buyurdu, faziletlerini, Islam'a sebkat eden hizmetlerini zikretti. Sonra Ebu Bekir (radiyallahu anh)'e yaklasip biat etti. Halk, Hz. Ali (radiyallahu anh)'nin etrafini sarip:
"Isabet ettin, cok iyi bir davranista bulundun" diyerek takdir ettiler. Hz. Ali (radiyallahu anh) bu ma'ruf ise dondugu zaman halk (tekrar) kendisine yakinlik (ve alaka) gosterdi."
Buhari, Fedailu'l-Ashab 12; Muslim, Cihad 53, (1759). Metin Muslim'dendir. Hadis BuharI'de muhtasardir.

1712 - Kasim Ibnu Muhammed anlatiyor: "Hz. Aise (radiyallahu anha) bir gun hastalanmis:
"Vay basim, (oluyorum)!" demisti. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) (saka olsun diye):
"Keske bu ben sagken olsa, sana istigfàr eder, dua ediveririm!"dedi. Bunun uzerine Hz. Aise (radiyallahu anha) birden parladi:
"Vay basima gelen. Vallahi goruyorum ki olmemi istiyorsun. Ben olecegim, sen de aksama zevcelerinden biriyle basbasa kalacaksin ha!" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) (sozu degistirerek) dedi ki:
"Bilakis ben oluyorum, vay basim! Ebu Bekir'e ve ogluna birinzi gonderip (benden sonra hilafet hususunda "ben daha layigim" iddia veya temennisinde bulunacaklara karsi) yerime gececegi tesbit etmek istemistim. Sonradan (kendi kendime: "Boyle bir iddiayi Ebu Bekir disinda kim yaparsa) Allah kabul etmez, mu'min1er de reddederler" dedim (ve vasiyet yapmaktan vazgectim)."
Buhari, Ahkam 51, Merda 16; Muslim, Fedailu's-Sahabe 11, (2387).

1713 - Hz. Aise (radiyallahu anh ) anlatiyor:
"Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh), olum ani yaklasinca (muhtazar olunca), Hz. Omer'i cagirtti ve:
"Ey Omer, ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ashabi uzerine seni halife seciyorum. Mizani agir olan, hakka uymasi sebebiyle kiyamet gunu mizani agir basacak ve agirlik kendine olacak kimsedir. Sadece hakkin girdigi mizanin agir olmasi da hak olmustur.
Ey Omer! Mizani hafif olan da, batila uymasi sebebiyle, kiyamet gunu sevabi az ve hafif olan ve bu hafiflikle teraziye girecek olandir. Icerisine sadece batil giren mizanin hafif olmasi da haktir."
Ayrica, askerlerin komutanlarina da sunu yazdi: "Basiniza Omer'i sectim. Kendim icin de, Muslumanlar icin de hayri sectim."
Sonra Ebu Bekir (radiyallahu anh) vefat etti ve geceleyin defnedildi. Bilahere Hz.Omer (radiyallahu anh), ayaga kalkip hamd u sena ettikten sonra sunlari soyledi:
"Ey insanlar, ben size, hic bilmediginiz bir seyi kendimden uydurup ogretecek degilim. Ben Omer'im. Size emir olma hususunda hirsim yok. Ancak vefat eden Ebu Bekir (radiyallahu anh) bunu bana vasiyet etti. Bu isi ona Allah'in ilham ettigine inaniyorum. Imamligimi, ona ehil olmayan kimseye birakmam. Fakat onu, Muslumanlara saygi gostermeye gayret edenlere birakirim. Iste boyleleri, Muslumanlara emir olamya baskalarindan daha cok layiktir."
Muvatta'da bulunamamistir.

1714 - Ma'dan Ibnu Ebi Talha anlatiyor:
"Hz. Omer (radiyallahu anh), cuma gunu hutbe verdi. Once Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i hatirlatti, sonra Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh)'i andi. Sonra da sunlari soyledi:
"Ben ruyamda bir horoz gordum, bana uc gaga vurdu. Bunu, ecelim yaklasti diye yordum. Bazi kimseler, yerime birini secmemi soyluyorlar, Allah ne dini, ne hilafetini, ne de Resulu (aleyhissalatu vesselam) ile gonderdigi seyi zayi edecek degildir. Eger ecelim cabucak gelirse hilafet, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) olurken kendilerinden razi bulundugu su alti kisinin musaveresi ile belirlenecektir. Ben biliyorum ki, bazilari bu secime dil uzatacaklardir. Bunlar benim su elimle Islam'a kattigim kimselerdir. Eger bunu yaparlarsa bilin ki, onlar ancak Allah'in dusmanlaridir, kafirlerdir, sapiklardir.
Sonra sozune soyle devam etti:
"Ey Rabbim, seni Ensar'in umerasina sahid kiliyorum. (Bilin ki) ben onlari, adaletli olsunlar ve halka dinlerini, Peygamberlerinin (aleyhissalatu vesselam) sunnetini ogretsinler (zekati) aralarinda taksim etsinler, dini meselelerde muskilatla karsilasinca bana bildirsinler diye baslarina tayin ettim."
Hz. Omer (radiyallahu anh)'in bu hutbesinden bir cuma gecmisti ki hancerlendi. Yanina girmek icin once Muhacirler'e, sonra Ensar'a, sonra Medineliler'e, sonra Samlilar'a, sonra Iraklilar'a sirayla izin verdi. Biz huzura girenlerin sonuncusu idik. Siyah bir burde ile yarasi sarilmis, uzerinden kanlar akiyor vaziyette gorduk.
"Bize vasiyette bulun!" dedik. Ona bizden baska vasiyet talebinde bulunan olmadi.
"Size dedi, Allah'in Kitabi'ni vasiyet ediyorum. Zira ona uydugunuz muddetce asla sapitmazsiniz. Size Muhacirler'i de vasiyet ediyorum. Zira insanlar cogalirken onlar azaliyor. Size Ensar'i da vasiyet ediyorum. Zira onlar, imanin sigindigi melcedir. Size bedevileri de vasiyet ediyorum.
Zira onlar asliniz, dayanaginizdir."
Bir rivayette soyle denmistir: "...Zira onlar kardeslerinizdir, dusmaninizin dusmanidir. Size zimmileri de vasiyet ediyorum, zira onlar Peygamberimiz (aleyhissalatu vesselam)'in zimmeti ve ailenizin rizkidir. Beni terkedin artik."
Buhari, Ahkam 51, Muslim, Imaret 12, (1823); Tirmizi, Fiten 48, (2226); Ebu Davud, Harac 8, (2939).
Bir rivayette soyle gelmistir: "Hz. Omer (radiyallahu anh) hancerlendigi zaman kendisine: "Birini yerinize secseniz!" denilmisti. Su cevabi verdi:
"Yani isinizi sagken de, olmusken de ben mi sirtimda tasiyayim? Mamafih, birisini sececek olsam (bu caizdir, zira) benden daha hayirliolan Ebu Bekir secmistir. Secimi terkedecek olsam (bu da caizdir zira) benden daha hayirli olan Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da secimi terketti. Ben istedim ki, bundaki nasibim basa bas olsun, ne lehime ne dealeyhime"
Abdullah Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) dedi ki: "(Omer'in bu sozu uzerine) anladim ki, yerine kimseyi tayin etmeyecektir." Oradakiler:
"Allah hayirli mukafaatlar versin. Sen su su hizmetleri yaptin" dediler. O da: "Uman ve korkan" diye cevap verdi."

1715 - Hz. Aise (radiyallahu anh ) anlatiyor:
"Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh), olum ani yaklasinca (muhtazar olunca), Hz. Omer'i cagirtti ve:
"Ey Omer, ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ashabi uzerine seni halife seciyorum. Mizani agir olan, hakka uymasi sebebiyle kiyamet gunu mizani agir basacak ve agirlik kendine olacak kimsedir. Sadece hakkin girdigi mizanin agir olmasi da hak olmustur.
Ey Omer! Mizani hafif olan da, batila uymasi sebebiyle, kiyamet gunu sevabi az ve hafif olan ve bu hafiflikle teraziye girecek olandir. Icerisine sadece batil giren mizanin hafif olmasi da haktir."
Ayrica, askerlerin komutanlarina da sunu yazdi: "Basiniza Omer'i sectim. Kendim icin de, Muslumanlar icin de hayri sectim."
Sonra Ebu Bekir (radiyallahu anh) vefat etti ve geceleyin defnedildi. Bilahere Hz.Omer (radiyallahu anh), ayaga kalkip hamd u sena ettikten sonra sunlari soyledi:
"Ey insanlar, ben size, hic bilmediginiz bir seyi kendimden uydurup ogretecek degilim. Ben Omer'im. Size emir olma hususunda hirsim yok. Ancak vefat eden Ebu Bekir (radiyallahu anh) bunu bana vasiyet etti. Bu isi ona Allah'in ilham ettigine inaniyorum. Imamligimi, ona ehil olmayan kimseye birakmam. Fakat onu, Muslumanlara saygi gostermeye gayret edenlere birakirim. Iste boyleleri, Muslumanlara emir olamya baskalarindan daha cok layiktir."
Muvatta'da bulunamamistir.

1716 - Ma'dan Ibnu Ebi Talha anlatiyor: "Hz. Omer (radiyallahu anh), cuma gunu hutbe verdi. Once Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i hatirlatti, sonra Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh)'i andi. Sonra da sunlari soyledi:
"Ben ruyamda bir horoz gordum, bana uc gaga vurdu. Bunu, ecelim yaklasti diye yordum. Bazi kimseler, yerime birini secmemi soyluyorlar, Allah ne dini, ne hilafetini, ne de Resulu (aleyhissalatu vesselam) ile gonderdigi seyi zayi edecek degildir. Eger ecelim cabucak gelirse hilafet, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) olurken kendilerinden razi bulundugu su alti kisinin musaveresi ile belirlenecektir. Ben biliyorum ki, bazilari bu secime dil uzatacaklardir. Bunlar benim su elimle Islam'a kattigim kimselerdir. Eger bunu yaparlarsa bilin ki, onlar ancak Allah'in dusmanlaridir, kafirlerdir, sapiklardir.
Sonra sozune soyle devam etti: "Ey Rabbim, seni Ensar'in umerasina sahid kiliyorum. (Bilin ki) ben onlari, adaletli olsunlar ve halka dinlerini, Peygamberlerinin (aleyhissalatu vesselam) sunnetini ogretsinler (zekati) aralarinda taksim etsinler, dini meselelerde muskilatla karsilasinca bana bildirsinler diye baslarina tayin ettim."
Hz. Omer (radiyallahu anh)'in bu hutbesinden bir cuma gecmisti ki hancerlendi. Yanina girmek icin once Muhacirler'e, sonra Ensar'a, sonra Medineliler'e, sonra Samlilar'a, sonra Iraklilar'a sirayla izin verdi. Biz huzura girenlerin sonuncusu idik. Siyah bir burde ile yarasi sarilmis, uzerinden kanlar akiyor vaziyette gorduk.
"Bize vasiyette bulun!" dedik. Ona bizden baska vasiyet talebinde bulunan olmadi.
"Size dedi, Allah'in Kitabi'ni vasiyet ediyorum. Zira ona uydugunuz muddetce asla sapitmazsiniz. Size Muhacirler'i de vasiyet ediyorum. Zira insanlar cogalirken onlar azaliyor. Size Ensar'i da vasiyet ediyorum. Zira onlar, imanin sigindigi melcedir. Size bedevileri de vasiyet ediyorum.
Zira onlar asliniz, dayanaginizdir."
Bir rivayette soyle denmistir: "...Zira onlar kardeslerinizdir, dusmaninizin dusmanidir. Size zimmileri de vasiyet ediyorum, zira onlar Peygamberimiz (aleyhissalatu vesselam)'in zimmeti ve ailenizin rizkidir. Beni terkedin artik."
Buhari, Ahkam 51, Muslim, Imaret 12, (1823); Tirmizi, Fiten 48, (2226); Ebu Davud, Harac 8, (2939).
Bir rivayette soyle gelmistir: "Hz. Omer (radiyallahu anh) hancerlendigi zaman kendisine: "Birini yerinize secseniz!" denilmisti. Su cevabi verdi:
"Yani isinizi sagken de, olmusken de ben mi sirtimda tasiyayim? Mamafih, birisini sececek olsam (bu caizdir, zira) benden daha hayirliolan Ebu Bekir secmistir. Secimi terkedecek olsam (bu da caizdir zira) benden daha hayirli olan Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da secimi terketti. Ben istedim ki, bundaki nasibim basa bas olsun, ne lehime ne de aleyhime. . . "
Abdullah Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) dedi ki: "(Omer'in bu sozu uzerine) anladim ki, yerine kimseyi tayin etmeyecektir." Oradakiler:
"Allah hayirli mukafaatlar versin. Sen su su hizmetleri yaptin" dediler. O da: "Uman ve korkan" diye cevap verdi."

1717 - Abdullah Ibnu Selam (radiyallahu anh) anlatiyor:
"Hz. Osman (radiyallahu anh) muhasara edildign zaman, namaz kildirma isine Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh)'yi tayin etti. Bazan Hz. Ibnu Abbas kildiriyordu. Sonra, Hz. Osman (isyancilara) elci yollayip, benden ne istiyorsunuz? diye sordu. Onlar: "Hilafetten ayrilmani istiyoruz" dediler. O da: "Allah'in bana giydirdigi bir kaftani cikarmam" diyerek reddetti.
"Onlar seni oldurecekler!" dediler. O:
"Beni oldurdugunuz takdirde, ebediyyen birbirinizi sevmeyecek, dusmanla elbirlik savasamayacaksiniz. Gore gore ihtilafa duseceksiniz. Ey kavm, bana karsi cikardignniz su ihtilaf sakin ola basiniza, sizden oncekilerin maruz kaldigi belayi dolamasin!" dedi. Ihtilalcilerin tazyikleri artinca, cuma gunune oruclu olarak girdi. Gun biraz ilerleyince uyudu.Uyaninca:
"Su anda ruyamda Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i gordum. Bana: "Aksam yanimizda iftarini yapacaksin" buyurdu" dedi.
O gun olduruldu. Sonra Hz. Ali (radiyallahu anh) hutbe okumak uzere kalkti. Hamd u senadan sonra:
"Ey insanlar, dedi, bana yaklasin, gozlerinizi, kulaklarinizi dort acin. Sahsen ben ve sizler hepimizin fitnenin icine dusmemizden korkuyorum. Fitne sirasinda, hepimize gayret gerekecek." Devamla dedi ki:
"Allah bu ummeti iki edeble terbiye etti: Kitap ve Sunnet. Bunlarin (tatbiki hususunda), sultan nezdinde gevseklik olamaz. Oyle ise Allah'tan korkun, aranizdaki meseleleri halledin."
Hz. Ali (radiyallahu anh) bunlari soyleyip minberden indi ve beytu'l-maldan arta kalan servete yonelerek Muslumanlar arasinda taksim etti."
Rezin ilavesidir, kaynagi bulunamamistir.

1718 - Hasan Basri (rahimehullah) hazretleri anlatiyor:
"Hasan Ibnu Ali, vallahi Hz. Muaviye (radiyallahu anhuma)'yi daglar gibi buyuk askeri birliklerle karsiladi. Bunun uzerine Amr Ibnu'1-As, Hz. Muauiye ye:
"Ben vallahi, oyle askeri birlikler goruyorum ki, bunlar kendileri gibi (sayica ve keyfiyetce) akran olan birlikleri oldurmedikce geri donmezler" dedi. Muaviye de Amr (radiyallahu anh)'a -ki vallahi Hz. Muaviye bu iki adamin hayirlisidir- su cevabi verdi:
"Ey Amr, soyle bakalim! Sunlar (bizimkiler) oburlerini, oburleri de sunlari oldurseler Muslumanlarin islerini kim benim adima yurutecek, kim kadinlarinin, yetimlerinin bakimini benim adima uzerine alacak?"
Sulh yapmak icin, Kureys'in Beni Abdissems boyundan iki kisiyi yani Abdurrahman Ibnu Semure ve Abdullah Ibnu Amir'i, Hz. Hasan (radiyallahu anh)'a gonderdi. Bunlara:
"Haydi, su zata gidin, ona (sulh yapmak istedigimizi) soyleyin. (Hilafet arzusundan vazgecmesini) taleb edin, (buna mukabil ne isterlerse) verin!" dedi. Bunlar Hz. Hasan (radiyallahu anh)'in yanina gidip, huzuruna ciktilar. (Hz. Muaviye'nin tenbihine uygun olarak) konustular. (Hilafeti Hz. Muaviyeye birakmasi halinde ne isterse verecegini) soylediler. Hz. Hasan (radiyallahu anh) onlara:
"Bizler Abdulmuttalib'in ogullariyiz. Beytu'l-maldan bir hissemiz var. Bu ummet (ihtiyac karsisinda mal icin) kanini israf etmeye basladi. (Beytu'1-maldan bize ayrilacak hisse nedir?)" dedi. Onlar:
"Hz. Muaviye size sunlari teklif ediyor, hilafetten vazgecmenizi taleb ediyor, mukabilinde ne istediginizi soruyor" dediler. Hz. Hasan (radiyallahu anh):
"Sizin bu vaadlerinizi bize kim tekefful edecek?" dedi. Elciler:
"Sana biz tekefful ediyor, garanti veriyoruz!" dediler. Hz. Hasan her ne talebte bulundu ise hepsine:
"Biz tekefful ediyoruz!" diyerek teminat verdiler. Boylece Hz. Hasan, Hz. Muaviye (radiyallahu anhuma) ile sulh yapti.
Hasan Basri demistir ki: "Ben Ebu Bekir (radiyallahu anh)'i isittim soyle demisti: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i minberde gordum, yaninda Hz.Hasan Ibnu Ali vardi. Bazan halka yoneliyor, bazan Hasan'a yoneliyor ve: "Su oglum, seyyiddir. Umulur ki, Allah bununla iki muazzam Musluman orduyu sulha kavusturacak" diyordu."
Buhari, Sulh 9, Menakib 25, Fedailu'l-Ashab 22, Fiten 20.

HUL' BOLUMU

1719 - Sevban (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Ciddi bir sebep olmadan, kocasindan hul' yoluyla bosanan kadin, cennetin kokusunu alamaz."
Tirmizi,Talak 11, (1186,1187); Ebu Davud, Talak 18 (2226); Nesai, Talak 34, (6,168).
Ebu Davud'un bir rivayetinde soyle denmistir: "Hangi kadin zevcesinden bosanma taleb ederse..." Ebu Hureyre'nin Nesai'de gelen bir rivayetinde: "Kocasindan hul' suretiyle bosanan kadinlar (gunahca) munafiklar gibidir" buyurulmustur.

1720 - Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: "Sabit Ibnu Kays Ibni Semmas (radiyallahu anh)'in hanimi Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gelerek:
"Ben Sabit'i ahlak ve diyanetinden dolayi itab etmiyorum. Ancak Islam'da kufre dusmekten korkuyorum -bu sozuyle nefret ettigini soylemek istedi-" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
"(Mehir olarak aldigin) bahcesini iade eder misin?" diye sordu. Kadin:
"Evet!" deyince, Sabit'e:
"Bahceyi al ve onu bosa!" dedi.
Buhari, Talak 12; Nesai, Talak 34, (6,169); Ibnu Mace, Talak 22, (2056).
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
1721 - Nafi, Safiyye (radiyallahu anha)'nin bir azadlisindan rivayet etmistir: "Safiyye, kendine ait ne varsa hepsini vermek karsiliginda kocasindan ayrilmistir da Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) bunu yadirgamamistir."
Muvatta, Talak 32, (2, 565).

DUANIN FAZILETI VE VAKTI

1722 - Nu'man Ibnu Besir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Dua ibadetin kendisidir" buyurdular ve sonra su ayeti okudular. (Mealen): "Rabbiniz: ''Bana dua edin ki size icabet edeyim. Bana ibadet etmeyi kibirlerine yediremeyenler alcalmis olarak cehenneme gireceklerdir" buyurdu." (Gafir 60).
Tirmizi, Tefsir, Gafir, (2973); Ebu Davud, Salat 358, (1479). Metin Tirmizi'ye aittir.

1723 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kime dua kapisi acilmis ise ona rahmet kailari acilmis demektir. Allah'a taleb edilen (dunyevi seylerden) Allah'in en cok sevdigi afiyettir. Dua, inen ve henuz inmeyen her cesit (musibet) icin faydalidir. Kazayi sadece dua geri cevirir. Oyle ise sizlere dua etmek gerekir. "
Tirmizi, Daavat 112, (3542).

1724 - Ubade Ibn's-Samit (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Yeryuzunde, masiyet veya sila-i rahmi koparici olmamak kaydiyla Allah'tan bir talepte bulunan bir Musluman yoktur ki Allah ona diledigini vermek veya ondan onun mislince bir gunahi affetmek suretiyle icabet etmesin. "
Tirmizi, Daavat 126, (3568).

1725 - Ebu'd-Derda (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resul-i Ekrem (aleyhissalatu vesselam), (bir gun) sordu:
"En hayirli olan ve derecenizi en ziyade artiran, melikinizin yaninda en temiz, sizin icin gumus ve altin paralar bagislamaktan daha sevapli, dusmanla karsilasip boyunlarini vurmaniz veya boyunlarinizi vurmalarindan sizin icin daha hayirli olan amelinizin hangisi oldugunu haber vereyim mi ?"
"Evet! Ey Allah'in Resulu!" dediler.
"Allah'in zikridir!" buyurdu.
Tirmizi, Daavat 6, (3374); Muvatta, Kur'an 24.

1726 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Allahu Teala hazretleri soyle seslenir: "Beni bir gun zikreden veya bir makamda benden korkan kimseyi atesten cikarin!"
Tirmizi, Cehennem 9, (2597).

1727 - Hz. Muaz (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Aksamdan (abdestli olarak) temizlik uzere zikrederek uyuyan ve geceleyin de uyanip Allah'tan dunya ve ahiret icin hàyir taleb eden hic kimse yoktur ki Allah diledigini vermesin."
Ebu Davud, Edeb 105, (5042).

1728 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Bir kimse evine veya yatagina gir'ince hemen bir melek ve bir seytan alelacele gelirler. Melek:
"Hayirla ac!" der. Seytan da:
"Serle ac!" der. Adam, sayet (o sirada) Allah'i zikrederse melek Seytani kovar ve onu korumaya baslar. Adam uykusundan uyaninca, melek ve seytan ayni seyi yine soylerler. Adam, sayet: "Nefsimi, olumden sonra bana geri iade eden ve uykusunda oldurmeyen Allah hamdolsun. Izniyle yedi semayi arzin uzerine dusmekten alikoyan Allah'a hamdolsun"dese bu kimse yatagindan dusup olse sehit olur, kalkip namaz kilsa faziletler icinde namaz kilmis olur."
Rezin ilavesidir.

1729 - Hz.Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Allah'i zikreden bir cemaatle sabah namazi vaktinden gunes doguncaya kadar birlikte oturmam, bana Ismail'in ogullarindan dort tanesini azad etmemden daha sevgili gelir. Allah'i zikreden bir cemaatle ikindi namazi vaktinden gunes batimina kadar oturmam dort kisi azad etmemden daha sevgili gelir."
Ebu Davud, Ilm 13, (3667).

1730 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Her gece, Rabbimiz gecenin son ucte biri girince, dunya semasina iner ve;
"Kim bana dua ediyorsa ona icabet edeyim. Kim benden bir sey istemisse onu vereyim, kim bana istigfarda bulunursa ona magfirette bulunayim" der. "
Rivayetin Muslim'deki bir vechi soyle: "Allahu Teala gecenin ilk ucte biri gecinceye kadar muhlet verir. Ondan sonra yakin semaya inerek soyle der:
"Melik benim, Melik benim. Kim bana dua edecek?"
Buhari, Tevhid 35, Teheccud 14, Daavat 13, Muslim,Salatu'1-Musafirin 166, (758); Muvatta, Kur'an 30, (1,214); Tirmizi, Daavat 80, (3493); Ebu Davud, Salat 311, (1315).
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
1731 - Ebu Umame (radiyallahu anh) anlatiyor: "Derdi ki: "Ey Allah'in Resulu! En ziyade dinlenmeye (ve kabule) mazhar olan dua hangisidir?" "Gecenin sonunda yapilan dua ile farz namazlarin ardindan yapilan dualardir!" diye cevap verdi."
Tirmizi, Daavat 80.

1732 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Ezanla kaamet arasinda yapilan dua reddedilmez (mutlaka kabule mazhar olur.)"
"Oyleyse, dendi, "ey Allah'in Resulu, nasil dua edelim?"
"Allah'tan, dedi, dunya ve ahiret icin afiyet isteyin!"
Ebu Davud, Salat 35, (521); Tirmizi, Salat 46, (216), Daavat 138, (3588, 3589).

1733 - Sehl Ibnu Sa'd (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Iki sey vardir, asla reddedilmezler: Ezan esnasinda yapilan dua ile, insanlar birbirine girdikleri savas sirasinda yapilan dua."
Muvatta, Nida 7, (1, 70); Ebu Davud, Cihad 41, (2540).

1734 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Kul Rabbine en ziyade secdede iken yakin olur, oyle ise (secdede) duayi cok yapin."
Muslim, Salat 215, (482); Ebu Davud, Salat 152, (875).

1735 - Yine Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) anlatiyor:
"(Allah'in kabul ettigi) uc mustecab dua vardir, bunlarin icabete mazhariyetleri hususunda hic bir sekk yoktur. Mazlumun duasi, musafirin duasi, babanin evladina duasi."
Tirmizi, Birr 7, (1906); Cennet 2, (2528), Daavat 139, (3592); Ebu Davud, Salat 364, (1536); Ibnu Mace, Dua 11, (3862).

1736 - Abdullah Ibnu Amr Ibni'l-As (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Icabete mazhar olmada gaib kimsenin gaib kimse hakkinda yaptigi duadan daha sur'atli olani yoktur."
Tirmizi, Birr 50, (1981), Ebu Davud, Salat 364, (1535); Muslim, Zikr 88, (2733); Buhari, Mezalim 9.

DUA EDENIN HEY'ETI (DIS GORUNUSU)

1737 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) hazretleri anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Duvalari ortmeyin. Kim kardesinin mektubuna, onun izni olmadan bakarsa, tipki atese bakmis gibi olur. Allah'tan avuclarimizin iciyle isteyin, sirtlariyla istemeyin; duayi tamamlayinca avucunuzu yuzlerinize surun."
Ebu Davud, Salat 358, (1489,1490,1491).

1738 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) dua ederken ellerini oyle kaldirdi ki, koltuk altlarinin beyazligini gordum."
Buhari, Istiska 21.

1739 - Hz. Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ellerini dua ederken kaldirinca, onlari yuzlerine surmedikce geri birakmazlardi."
Tirmizi, Daavat 11, (3383).

1740 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Adamin biri iki parmagi ile dua ediyordu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
"Birle! Birle!" diye mudahale etti."
Tirmizi, Daavat 117, (3552); Nesai, Sehv 37, (3, 38).
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
1741 - Sehl Ibnu Sa'd (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i ne minberde ne de bir baska sey uzerinde dua yaparken ellerini uzattigini gormedim. Bilakis soyle gordum" dedi ve bas ve orta parmaklarini kapayip sehadet parmagini acmis vaziyette isaret etti."
Ebu Davud, Salat 230, (1105).

1742 - Hz. Selman (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Rabbiniz hayiydir, kerimdir. Kulu dua ederek kendisine elini kaldirdigi zaman, O, ellerini bos cevirmekten istihya eder."
Tirmizi, Daavat 118, (3551); Ebu Davud, Salat 358, (1488).

1743 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resululla: (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Allah'a duayi, size icabet edeceginden emin olarak yapin. Sunu bilin ki Allah celle sanuhu (bu inancla olmayan ve) gafletle (baska mesguliyetlerle) oyalanan kalbin duasini kabul etmez."
Tirmizi, Daavat 66.(3474.)

DUANIN KEYFIYETI

1744 - Fadale Ibnu Ubeyd (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) dua eden bir adamin, dua sirasinda Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e salat ve selam okumadigini gormustu. Hemen:
"Bu kimse acele etti" buyurdu. Sonra adami cagirip:
"Biriniz dua ederken, Allahu Teala'ya hamd u sena ederek baslasin, sonra Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e salat okusun, sonra da diledigini istesin" buyurdu."
Tirmizi, Daavat 66,(3473, 3475); Ebu Davud, Salat 358, (1481); Nesai, Sehv 48, (3, 44).

1745 - Hz. Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Dua sema ile arz arasinda durur. Bana salat okunmadikca, Allah'a yukselmez. (Beni hayvanina binen yolcunun masrabasi yerine tutmayin. Bana, duanizin basinda, ortasinda ve sonunda salat okuyun.)"
Tirmizi, Salat 352, (486).
Tirmizi, bunu Hz. Omer (radiyallahu anh)'e mevkuf olarak rivayet etmistir. Rezin ise merfu olarak rivayet etmistir.

1746 - Hz. Ibnu. Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), Hz. Ebu Bekir, Hz. Omer (radiyallahu anhuma) beraber otururlarken ben namaz kiliyordum. (Namazi bitirip) oturunca, Allah'a sena ile zikretmeye basladim ve arkasindan Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a salat okuyarak devam ettim. Sanra kendim. icin duada bulundum. (Bu tarzimi begenmis olacak ki) Hz. Peygainber (aleyhissalatu vesselam);
"Iste!.Istedigin veriliyor. Iste! Istedigin veriliyor'' dedi."
Tirmizi, Cum'a 64, (593).

1747 - Hz. Ubeyy Ibnu Ka'b (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) birisine dua edecegi vakit once kendisine dua ederek baslardi."
Tirmizi, Daavat, 10, (3382).

1748 - Ebu Musabbih el-Makrai, Ebu Zuheyr en-Numeyri (radiyallahu anh)'den naklen anlatiyor: "Bir gece Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ile beraber ciktik., Derken bir adama rastlatdik. Sual (ve Allah'tan talep) hususunda cok israrli idi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onu dinlemek uzere durakladi. Ve:
"Eger (duayi) sonlandirirsa vacib oldu!" buyurdu. Kendisine:
"Ne ile sonlandirirsa ey Allah'in Resulu!" denildi.
"Amin ile" dedi, uzaklasti. Adama:
"Ey fulan! duani aminle tamamla ve de gozun aydin olsun!" dedi."
Ebu Davud, Salat 172, (938).

1749 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
"Sizden biri dua edince "Ya Rabb! Dilersen beni affet! Ya Rabb dilersen bana rahmet et!" demesin. Bilakis, azimle (kesin bir uslubla) istesin, zira Allah Teala Hazretleri'ni kimse icbar edemez. "
Buhari, Daavat 21, Tevhid 31; Muslim, Zikr 7, (2678-79); Muvatta, Kur'an 28 (1, 213); Tirmizi, Daavat 79 (3492); Ebu Davud, Salat 358, (1483); Ibnu Mace, Dua 8, (3854).

1750 - Ebu Musa (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir sefere (Hayber Seferi) cikmistik. Halk (yolda, bir ara) yuksek sesle tekbir getirmeye basladi. Bunun uzerine Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) (mudahele ederek):
"Nefislerinize karsi merhametli olun. Zira sizler, sagir birisine hitàb etmiyorsunuz, muhatabiniz gaib de degil. Sizler goren, isiten, (nerede olsaniz) sizinle olan bir Zat'a, Allah'a hitab ediyorsunuz. Dua ettiginiz Zat, her biririize, bineginin boynundan daha yakindir" dedi."
Buhari, Daavat 50, 67, Cihad 131, Megazi 38, Kader 7, Tevhid 9; Muslim, Zikr 44, (2704);Tirmizi, Daavat 3, 59, (3371, 3457); Ebu Davud, Salat 361. (1526,1527.1528).
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
1751 - Hz. Muaz (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), bir kimsenin: "Ya Rabbi, senden nimetin kemalini taleb ediyorum" dedigini isitmisti. Sordu:
"Nimetin kemali nedir?"
"Bu bir duadir, onunla dua edip, onunla hayir (cok mal) umid ettim" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)
"Sordum, zira, nimetin kemali cennete girmektir, atesten kurtulmaktir" dedi. Bir baskasinin da soyle dedigini isitti:
"Ey celal ve ikrab sahibi Rabbim!" hemen sunu soyledi:
"Duana icabet edilmistir, (ne arzu ediyorsan) durma iste" Derken ,bir baskasinin:
"Ya Rabbi senden sabir istiyorum!" dedigini isitmisti, ona da: "Allah'tan bela istedin, afiyet de iste!" dedi.
Tirmizi, Daavat 99, (3524).

1752 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ozlu dualari tercih eder, digerlerini birakirdi."
Ebu Davud, Salat 358, (1482).

1753 - Hz. Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) duayi uc kere yapmaktan, istigfari uc kere yapmaktan hoslanirdi."
Ebu Davud, Salat 361, (1524).

MUTEFERRIK HADISLER

1754 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyudular ki: "Acele etmedigi muddetce herbirinizin duasina icabet olunur. Ancak soyle diyerek acele eden var: "Ben Rabbime dua ettim duami kabul etmedi."
Buhari, Daavat 22; Mislim, Zikr 92, (2735); Muvatta, Kur'an 29 (1, 213); Tirmizi, Daavat 145, (3602, 3603); Ebu Davud, Salat 358, (1484).
Muslim'in diger bir rivayeti soyledir: "Kul, gunah taleb etmedikce veya sila-i rahmin kopmasini istemedikce duasi icabet gormeye (kabul edilmeye) devam eder."
Tirmizi'nin bir diger rivayetinde soyledir: "Allah'a dua eden herkese Allah icabet eder. Bu icabet, ya dunyada pesin olur, ya da ahirete saklanir, yahut da dua ettigi miktarca gunahindan hafifletilmek suretiyle olur, yeter ki gunah taleb etmemis veya sila-i rahmin kopmasini istememis olsun, ya da acele etmemis olsun."

1755 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Nefslerinizin aleyhine dua etmeyin, cocuklarinizin aleyhine de dua etmeyin, hizmetcilerinizin aleyhine de dua etmeyin. Mallarinizin aleyhine de dua etmeyin. Ola ki, Allah'in dualari kabul ettiyi saate rastgelir de, istediginiz kabul ediliverir."
Ebu Davud, Salat 362.(1532).

1756 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Sizden herkes, ihtiyaclarinin tamamini Rabbinden istesin, hatta kopan ayakkabi bagina varincaya kadar istesin."
Tirmizi, Daavat 149, (3607, 3608).

1757 - Ebu Hureyre hazretleri (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah Teala Hazretleri kendisinden istemeyene gadap eder."
Tirmizi, Daavat 3, (3370); Ibnu Mace, Dua 1, (3827).

1758 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) hazretleri anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allahu Teala Hazretleri'nin fazlindan isteyin. Zira Allah, kendisinden istenmesini sever. Ibadetin en efdali de (dua edip) kurtulusu beklemektir."
Tirmizi, Daavat 126 (3566).

1759 - Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir kadin: "Ey Allah'in Resulu, bana ve kocama dud ediver!" diye ricada bulunmustu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) efendimiz:
"Allah sana da, kocana da rahmet etsin!" diye dua buyurdu."
Ebu Davud, Salat 363, (1533).

1760 - Ebu'd-Derda (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kardesinin giyabinda dua eden hicbir mu'min yoktur ki melek de: "Bir misli de sana olsun" demesin."
Muslim, Zikr 86, 88, (2732, 2783); Ebu Davud, Salat 364, (1534).
Ebu Davud'un rivayetinde su ziyade vardir: "Melekler: "Amin, bir misli de sana olsun!" derler."
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
1761 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Her kim, kendine zulmedene beddua ederse, ondan intikamini (dunyada) almis olur."
Tirmizi, Daavat 115, (3547).

ISM-I AZAM VEESMA-I HUSNA DUALARI

1762 - Hz. Bureyde (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), bir adamin soyle soyledigini isitti: "Allah'im, sehadet ettigim su hususlar sebebiyle senden talep ediyorum: Sen, kendisinden baska ilah olmayan Allah'sin, birsin, samedsin (hicbir seye ihtiyacin yok, her sey sana muhtac), dogurmadin, dogmadin, bir esin ve benzerin yoktur."
Bunun uzerine Efendimiz (aleyhissalatu vesselam) buyurdular:
"Nefsimi kudret elinde tutan Zat'a yemin olsun, bu kimse, Allah'tan Ism-i Azàmi adina talepte bulundu. Sunu bilin ki, kim Ism-i Azamla dua ederse Allah ona icabet eder, kim onunla talepde bulunursa (Allah ona diledigini mutlaka) verir. "
Tirmizi, Daavat 65, (3471); Ebu Davud, Salat 358, (1493).

1763 - Mihcen Ibnu'l-Edra' (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir adamin: "Ey Allah'im, bir ve samed olan, dogurmayan ve dogurulmayan, esi ve benzeri de olmayan Allah adiy-la senden istiyorum. Gunahlarimi magfiret et, sen Gafursun, Rahimsin!" dedigini isitmisti, hemen sunu soyledi:
"O magfiret edildi. O magfiret edildi. O magfiret edildi!"
Ebu Davud, Salat 184, (985); Nesai, Sehv 57, (3, 52).

1764 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir adam soyle dua etmisti: "Ey Allah'im, hamdlerim sanadir, nimetleri veren sensin, senden baska ilah yoktur, Sen semavat ve arzin celal ve ikram sahibi yaraticisisin, Hayy ve Kayyumsun (kainati ayakta tutan hayat sahibisin.) Bu isimlerini sefaatci yaparak senden istiyorum!"
(Bu duayi isiten) Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sordu:
"Bu adam neyi vesile kilarak dua ediyor, biliyor musunuz?"
"Allah ve Resulu daha iyi bilir`?"
"Nefsimi kudret elinde tutan Zat'a yemin ederim ki, o Allah'a, Ism-i Azam'i ile dua etti. O Ism-i Azam ki, onunla dua edilirse Allah icabet eder, onunla istenirse verir."
Tirmizi, Daavat 109 (3538); Ebu Davud, Salat 358, (1495); Nesai, Sehv 57, (3, 52).

1765 - Esma Bintu Yezid (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah'in Ism-i Azam'i su iki ayettedir:
1- "Ilahiniz, tek olan ilahdir, ondan baska ilah yoktur. O Rahman ve Rahim'dir." (Bakara 163).
2- Al-i Imran suresinin bas kismi: Elif Lam-Mim. O Allah ki, O'ndan baska ilah yoktur, O Hayy ve Kayyumdur" (Al-i Imran 1-3).
Ebu Davud, Salat 358, (1496); Tirmizi Daavat 65, (3472).

1766 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resululah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah'in doksan dokuz ismi vardir. Kim bunlari ezberlerse cennete girer. Allah tektir, teki sever."
Bir rivayette: "Kim o isimleri sayarsa cenntete girer" buyurmustur. Buhari hadisi bu lafizla tahric etmistir. Muslim'de "tek" kelimesi yoktur.
Buhari, Daavat 68; Muslim, Zikr 5, (2677); Tirmizi, Daavat 87, (3502).
Tirmizi'nin rivayetinde Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Allah'in isimlerini soyle yazdi:
"O Allah ki O'nda baska ilah yoktur. Rahman'dir. Rahim'dir. E1-Meliku'l-Kuddusu, es-Selamu, el-Mu'minu, el-Muheyminu, el-Azizu, el-Cebbaru, el-Mutekebbiru, el-Haliku, el-Bariu, el-Musavviru, el-Gaffaru, el-Kahharu, el-Vehhabu, er-Rezzaku, el-Fettahu, el-Alimu, el-Kabizu, el-Basitu, el-Hafidu, er-Rafiu, el-Muizzu, el-Muzillu, es-Semiu, el-Basiru, el-Hakemu, el-Adlu, el-Latifu, el-Habiru, el-Halimu, el-Azimu, el-Gafuru, es-Sekuru, el-Aliyyu, eI-Kebiru, el-Hafizu, el-Mukitu, el-Hasibu, el-Celilu, el-Kerimu, er-Rakibu, el-Mucibu, el-Vasiu, el-Hakimu, el-Vedudu, el-Mecidu, el-Baisu, es-Sehidu, el-Hakku, el-Vekilu, el-Kaviyyu, el-Metinu, el-Veliyyu, el-Hamidu, el-Muhsi, el-Mubdiu, el-Muidu, el-Muhyi, el-Mumitu, el-Hayyu, el-Kayyumu, el-Vacidu, el-Macidu, el-Vahidu, el-Ahadu, es-Samedu, el-Kadiru, el-Muktediru, el-Muahhiru, el-Evvelu, el-Ahiru, ez-Zahiru, el-Batinu, el-Vali, el-Mute'ali, el-Berru, et-Tevvabu, el-Muntekimu, el-Afuvvu, er-Raufu, Maliku'l-Mulki, Zu'l-Celali ve'l-Ikram, el-Muksitu, el-Camiu, el-Ganiyyu, el-Mugni, el-Mani', ed-Darru, en-Nafiu,en-Nuru, el-Hadi, el-Bediu, el-Baki, el-Varisu, er-Residu es-Saburu."
Isimleri bu sekilde, sadece Tirmizi saymistir.

ALLAH'IN GUZEL ISIMLERI NIN SERHI

1767 - El - Kuddus: Ayiplardan temiz demektir.
es-Selam: Selam sahibi "yani her cesit ayiptan selamette" her turlu afetten beri demektir.
El-Mu'min: Kullarina va'dinde sadik olan demektir. Tasdik manasina olan imandan gelir. Yahut "kiyamet gunu kullarina" azabina karsi garanti veren "guven veren demektir" bu mana eman'dan gelir.
el-Muheyyim: Sahid olan (gorup, gozeten) demektir. Emin manasina geldigi de soylenmistir. Asli "mueymin'dir" ancak hemze "ha'ya kalbolmustur. Keza er-Rakib ve el-Hafiz manasina geldigi de soylenmistir.
el-Azizu: Kahreden " galebe calan demektir. "Izzet" " galebe calmak manasina gelir.
el Cebbar: Mahlukati mecbur eden; emir veya yasak her ne dilerse ona zorlayan demektir. Bu kelimenin butun mahlukatinin fevkinde yucedir manasina geldigi de soylenmistir.
el-Mutekebbir: Mahlukata ait sifatlardan yuce uzak manasina gelir. Ayrica "Mahlukatindan buyukluk taslayarak kendisiyle azamet yarisina kalkanlara buyuklugunu gosteren ve onlara haddini bildiren manasina geldigi de soylenmistir. Keza su manaya geldigi de belirtilmistir: "Mutekebbir" Allah'in azametini ifade eden kibriya kelmesinden gelir tezyifi bir mana tasiyan kibir kelimesinden gelmez.
el-Bariu: Mahlukati mevcut bir misale bakmaksizin yoktan orneksiz olarak yaratan manasina gelir. Bu kelime oncelikle hayvanlar icin kullanilir diger mahluklar icin pek kullanilmaz. Hayvanlar disindaki mahlukat hakkinda nadiren kullanilir.
el-Musavvir: Mahlukati farkli suretlerde yaratan" demektir. Tasvir lugat olarak hat ve sekil cizmek manasina gelir.
el-Gaffar: Kullarin gunahlarini tekrar tekrar affeden manasina gelir. Gafr kelimesi aslinda setr (ortmek) ve kapatmak manalarina gelir. Allah Teala kullarinin gunahlarini affedici onlar icin cezayi terketmek suretiyle (gunahlari) ortucudur.
el-Fettah: Kullari arasinda hakim demektir. Araplar, hakim iki hasmin (davali-davaci) arasindaki ihtilafi cozdugu zaman: "Hakim iki hasmin arasini fethetti" derler. Hukmetti, cozume kavusturdu manasinda, hakime fatih dendigi de olmustur. Mamafih "Kullarina rizk ve rahmet kapilarini acan", riziklarindan kapanmis olanlari acan manasina da gelir.
el-Kabiz: Kullarinin rizkini lutfu ve hikmetiyle tutan manasina gelir.
el-Basit: Kullarina rizki acip cud ve rahmetiyle genisleten demektir. Boylece Cenab-i Hakk, hem ihsan sahibi, hem de onu men edici olmaktadir.
el-Hafid: Cebbarlari ve firavunlari alcaltan demektir. Yani onlari horlar ve degersiz kilar demektir.
er-Rafi': Velilerini, dostlarini yueltir. Aziz kilardemektir. Boylece Allah, hem zelil hem de aziz kilici olmaktadir.
el-Hakem: Hakim demektir. Bu da hakikati hukmetme yetkisi kendis ne verilen, ona gonderilen demek olur.
el-Adlu: Kendinde heva meyli olmayan, hukumde dogruluktan ayrilmayan cevre yer vermeyen manasina gelir. Aslinda masdardir. Ancak adil makaminda kullanilmistir. Adil'den daha beligdir, cunku musemma, fiilin kendisiyle isimlenmistir.
el-Latifu: Arzunu sana rifkla ulastiran demektir. "Mahiyeti, idrak edilemeyecek kadar latif" manasina geldigi de soylenmistir.
el-Habiru: Olani ve olacagi bilen kimseye denir.
el-Gafuru: Bagislamada mubalaga eden, cok bagislayan demektir.
es-Sekuru: Kullarini, salih fiilleri sebebiyle mukafatlandiran ve sevap veren demektir. Allah'in kullarina sukru, onlara magfireti ve ibadetlerini kabul etmesidir.
el-Kebiru: Cela1 (buyukluk) ve saninin yuceligi sifatlarini tasiyan kimsedir.
el-Mukitu: Muktedir demektir. Ayrica, mahlukata gidalarini veren manasina geldigi de soylenmistir.
el-Hasibu: el-Kafi demektir. Muf'il manasinda faildir, tipki mu'lim manasinda elim gibi, hasib'in muhasib manasinda kullanildigi da soylenmistir.
er-Rakibu: Kendisinden hicbir sey gaib olmayan hafiz (muhafiz) demektir.
el-Mucibu: Kullarinin duasini kabul edip, icabet eden zat demektir.
el-Vasiu: Zenginligi, butun fakrlar buruyen; rahmeti herseyi kusatan demektir.
el-Vedudu: el-Vedd (sevgi) kelimesinden mef'u1 manasinda feul'dur. Allah Teala Mevdud'dur. Cok sevilir. Yani velilerinin kalbinde sevgilidir. Veya fail manasinda feuldur. Yani Allah Teala salih kullarini sever, bu da "onlardan razi olur" demektir.
el-Mecidu: Keremi genis olan demektir. Serif manasini tasidigi da soylenmistir.
el-Baisu: Mahlukati, olumden sonra kiyamet gunu yeniden diriltir demektir.
es-Sehidu: Kendisinden hicbir sey gaib olmayan kimse demektir. Sahid ve sehid ayni manada kullanilir, tipki alim ve alim kelimeleri gibi. Mana soyledir: Allah, (her yerde) hazirdir. Esyayi musahede edip her an gorur.
el-Hakku: Varligi ve vucudu gercek olan demektir.
el-Vekilu: Kullarin riziklarina kefil demektir. Hakikat sudur: Kendisine tevkil edilmis olani isinde mustakil soz sahibi olmaktir. Bu hususta su ayet hatirlanabilir: "(Dediler ki) Allah bize yeter, O ne guzel vekildir" (A1-i Imran 173).
el-Kaviyyu: el-Kadir (guclu) demektir. Ayrica: "Kudreti ve kuvveti tam, O'nu hicbir sey aciz kilamaz" manasina da gelir.
el-Metinu: Sedid ve kavi olup, hicbir fiilinde mesakkatle karsilasmayan demektir.
el-Veliyyu: Nasir (yardimci) demektir. Ayrica: "Islerin kendisiyle yurudugu mutevelli, yetimin velisi gibi" diye de aciklanmistir.
el-Hamidu: Fiiliyle hamde hak kazanan mahmud kimsedir. Bu kelime mef'ul manasinda faildir.
el-Muhsi: Ilmiyle herseyi sayan, nazarindan buyuk veya kucuk hicbir sey kacmayan kimse demektir.
el-Mubdiu: Esyayi yoktan ilk defa var eden, yaratan demektir.
el-Muidu: Mahlukati hayattan sonra tekrar olume, oldukten sonra da tekrar hayata iade eden kimse demektir.
el-Vacidu: Fakirlige dusmeyen zengin demektir. Bu kelime, gina demek olan cide kokunden gelir.
el-Vahidu: Tek basina devam eden, yaninda bir baskasi olmayan ferd'dir. Ayrica, serik ve arkadasi olmayan kimse manas da mevcuttur.
El-Ahadu: Ferd demektir. Ahad ile vahid arasindaki farka gelince, ahad, kendisiyle bir baska adedin zikredilmesini men edecek bir yapiya sahiptir. Kelime hem muzekker, hem de muennestir. "Bana kimse (ahad) gelmedi derken, gelmeyen hem erkektir, hem de kadindir." Vahid'e gelince bu sayilarin ilki olarak vazedilmistir: "Bana halktan biri (vahid) geldi" denir ama, "Bana haktan kimse (ahad) geldi" denmez. Vahid, emsal ve naziri kabul etmeyen bir mana uzere bina edilmistir. Ahad ise ifrad ve arkadaslardan yalnizlik uzere bina edilmistir. Oyle ise, vahid, zat itibariyle munferiddir, ahad ise mana itibariyle munferiddir.
es-Samedu: Ihtiyaclarini temin etmek uzere, halkin kendisine basvurdugu efendidir. Yani halkin kendisine yoneldigi kimsedir.
el-Muktediru: Kudret kokunden mufteil babindandir. Kadir'den dahaote bir gucluluk ifade eder.
el-Mukaddimu: Esyayi takdim edip, yerli yerine koyan demektir.
el-Muahhiru: Esyayiyerlerine te'hir eden demektir. Kim takdime hak kazanirsa ona takdim eder, kim de te'hire hak kazanirsa ona da te'hir eder.
el-Evvelu: Butun esyadan once var olan demektir.
el-Ahiru: Butun esyadan sonra baki kalacak olan demektir.
ez-Zahiru: Herseyin ustunde zahir olan ve onlarin ustune cikan sey demektir.
el-Batinu: Mahlukatin nazarlarindan gizlenen demektir.
el-Vali: Esyanin maliki ve onlarda tasarruf eden demektir.
el-Muteali: Mahlukatin sifatlarindan munezzeh olan, bu sifatlarin biriyle muttasif olmaktan yuce ve ali olan.
el-Berru: Katindan gelen bir iyilik ve lutufla, kullarina karsi merhametli, sefkatli demektir.
el-Muntakimu: Diledigine ceza vermede siddetli davranan demektir. Nekame kokunden mufteil babinda bir kelimedir. Nekame, hosnudsuzlugun ofke ve nefret derecesine ulasmasidir.
el-Afuvvu: Afv'dan feul babinda bir kelimedir. Bu bab mubalaga ifade eder. Oyle ise mana: "Gunahlari cokca bagislayan" dcmek olur.
er-Raufu: Katindan gelen bir re'fetle (sefkatle) kullarina merhametli ve sefkatli olan demektir. Re'fetle rahmet arasindaki farka gelince; rahmet bazan maslahat geregi istemeyerek de olabilir. Re'fet isteksiz olmaz, isteyerek olur.
Zu'l-Celal: Celal, celil'in masdaridir. Celal, celalet, nihayet derecede buyukluk, azamet demektir. Zu'l-Celal buyukluk sahibi olan manasina gelir.
el-Muksidu: Hukmunde adil, demektir. Ef'àl babinda adaletli oldu manasina olan bu kelime, sulasi aslinda zulmetti manasina gelir. Nitekim kasit; cevreden, zalim demektir.
el-Camiu: Kiyamet gunu mahlukati toplayan demektir.
el-Maniu: Dostlarini, baskalarinin eziyetinden koruyan yardimci demektir.
en-Nuru: Korlugu olanlari nuruyla gorur kilan, dalalette olanlari da hidayetiyle irsad eden demektir.
el-Varisu: Mahlukatin yok olmasindan sonra da baki kalan demektir.
er-Residu: Mahlukata maslahatlarin gosteren demektir.
es-Saburu: Asilerden intikam almada acele etmeyen, cezalandirmayi belli bir muddet te'hir eden demektir. Allah'in sifati olarak sabur'un manasi halim'in manasina yakindir. Ancak ikisi arasinda soyle bir fark vardir: Sabur sifatinda cezanin mutlaka olacagini beklemeyebilirler. Ancak halim sifatiyla Allah'in cezasina kesin nazariyla bakarlar.
Allah inkarcilarin soylediklerinden munezzeh ve mukaddestir, uludur, yucedir.

NAMAZ DUALARI

1768 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) namaz icin tahrime tekbirini alinca kiraate gecmezden once bir muddet sukut buyurmustur. Ben:
"Ey Allah'in Resulu, dedim, anam babam sana feda olsun, tekbir ile kiraat arasindaki sukut esnasinda ne okuyorsunuz?" Bana su cevabi verdi:
"Ey Allahim, beni hatalarimdan oyle temizle ki, kirden paklanan be-yaz elbise gibi olayim. Allahim beni, hatalarimdan su, kar ve dolu ile yika" diyorum."
Buhari, Ezan 89; Muslim, Mesacid 147, (598); Ebu Davud, Salat 123, (781); Nesai, Iftitah 15, (2,128,129).
Ebu Davud, Nesai (ve Buhari'nin) rivayetlerinin basinda su ziyade vardir: "Allahim, benimle hatalarimin arasini dogu ile batinin arasi gibi uzak kil,"

1769 - Ibnu Omer (radyallahu anhuma) anlatiyor: "Biz, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte namaz kilarken, cemaatten biri aniden:
"Allahu ekber kebira, velhamdu lillahi kesira, subhanallahi bukraten ve asila (Allah, buyukte buyuktur, Allah'a hamdimiz coktur, sabah aksam tesbihimiz Allah'adir!" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) efendimiz:
"Bu sozleri kim soyledi?" diye sordu. Soyleyen adam:
"Ben, ey Allah'in Resulu" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesellam) efendimiz:"
"O sozler hosuma gitti. Sema kapilari onlara acildi" buyurdu. Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) der ki: "Soyledigi gunden beri o zikri okumayi hic terketmedim."
Muslim, Mesacid 150, (601); Tirmizi, Daavat 137, (3586); Nesai Iftitah 8, (2,125).
Nesai, bir rivayette su ziyadede bulunmustur: "On iki adet melegin, bu sozleri (yukseltmek uzere) kosustuklarini gordum."

1770 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) namaz kilarken nefes nefese bir adam geldi ve:
"Allahu ekber, Elhamdu lillahi hamden kesiran tayyiben mubareken fihi. (Allah buyuktur, cok temiz ve mubarek hamdler Allah'adir!)" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) namazi bitirince:
"Su kelimeleri hanginiz soyledi?" diye sordu. Cemaat bir muddet sessiz kaldi, Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
"(Kim soylediyse cekinmesin, benim desin), Zira fena bir sey soylemis degil)" dedi. Bunun uzerine adam:
"Ben, ey Allah'in Resulu!" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da:
"Ben on iki melek gordum. Her biri, bu kelimeleri (Allah'in huzuruna) kendisi yukseltmek icin kosusmuslardi."
Muslim, Mesacid 149, (600); Ebu Davud, Salat 121, (763): Nesai, Iftitah 19, (2,132,133).
 

ömr-ü diyar

اَلْمَرْءُ مَعَ مَنْ أَحَبَّ
Yönetici
1771 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) namaza baslarken tekbir getirir, sonra (bazan) sunu okurdu: "Inne salati ve nusuki ve mahyaye ve memati lillahi Rabbi'l-alemin. La serike lehu ve bi-zalike umirtu ve ene evvelu'l-muslimin. Allahummehdini li-ahseni'l a'mali ve ahseni'l-ahlaki. La yehdi li-ahseniha illa ente. Ve kini seyyie'l-a'mal ve seyyie'l-ahlak. La yaki seyyieha illa ente. (Namazim, ibadetim hayatim ve olumum alemlerin Seriksiz Rabbi Allah icindir. Ben bununla emrolundum. Ben bu emre teslim olanlarin ilkiyim. Ey Allah'im, beni amellerin ve ahlakin en iyisine sevket. Bunlarin en iyisine senden baska sevkeden yoktur. Beni kotu amellerden ve kotu ahlaktan koru, bunlarin kotulerinden ancak sen korursun."
Nesai, Iftitah 16, (2,129).

1772 - Muhammed Ibnu Mesleme (radiyallahu anh)anlatiyor:
"Resulullah (aleyhissalatu vesselam) nafile namaz kilmak icin kalktigi vakit (bazan) sunu okurdu:
"Allahu ekber veccehtu vechiye li'llezi fatara's-Semavati ve'1-arza hani-fen muslimen ve ma ene mine'l-musrikin... (Allah buyuktur. Yuzumu Ha-nif ve Musluman olarak semavat ve arzi yaratan Allah a yonelttim. Ben musriklerden degilim). . . ")
Devamini Hz. Cabir (radiyallahu anh)'in rivayetinde oldugu sekilde zikretti. Sonra sunu okudu:
"Allahumme ente'l-Meliku. La ilahe illa ente subhaneke ve bihamdike Allahim (kainatin gercek) Meliki sensin. Senden baska ilah yoktur. Seni hamdinle takdis ederim]. " Sonra kiraata gecti."
Nesai, Iftitah 17, (2,131).

1773 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) namaza (iftitah tekbiri ile) baslayinca sunu okurdu:
"Subhaneke Allahumme ve bi-hamdike ve tebarekesmuke ve teala cedduke ve la ilahe gayruke. (Allah'im seni her cesit noksan sifatlardan takdis ederim, hamdim sanadir. Senin ismin mubarek, azametin yucedir, senden baska ilah da yoktur)."
Tirmizi, Salat 179, (243); Ebu Davud, Salat 122, (776); Ibnu Mace, Ikameti's-Salat 1, (804).

RUKU VE SECDELERDE OKUNACAK DUALAR

1774 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Haberiniz olsun, ben ruku ue secde halinde Kur'an okumaktan men edildim. Oyleyse rukuda Rabb Teala'yi tazim edin, secdede ise dua etmeye gayret edin, (zira secdede iken yaptiginiz dua) icabet edilmeye Iayiktir."
Muslim, Salat 207 (479); Ebu Davud, Salat 152, (876); Nesai, Iftitah 98, (2,189).

1775 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) hazretleri anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), secdelerinde sunlari soylerdi: "Allahummagfirli zenbi kullehu, dikkahu ve cullehu, evvelehu ve ahirehu, sirrahu ve alaniyyetehu. (Allahim! Buyuk-kucuk birinci sonuncu, gizli-acik, butun gunahlarimi magfiret buyur. "
Muslim, Salat 216, (483); Ebu Davud, Salat 152, (878).

1776 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resullulah (aleyhissalatu vesselam) rukusunda ve secdelerinde su duayi cokca okurdu:
"Subhanekallahumme Rabbena ve bi-hamdike, Allahummagfirli. (Allah'im, seni takdis ve tenzih ederim. Rabbimiz! Takdisimiz hamdinledir. Ey Allahim, beni magfiret et.)" Bu duayi okumakla Kur'an'a yani Kur'an'in: "Rabbini hamd ile tesbih et" (Nasr 3) ayetineuyuyordu."
Buhari, Ezan 123, 139, Megazi 50, Tefsir, Izacae nasrullahi ve'l-Feth; Muslim, Salat 217, (484); Ebu Davud, Salat 152, (877); Nesai, Iftitah 153, (2, 219).
Muslim, Ebu Davud ve Nesai'de gelen bir rivayette soyle denir: "Resullullah (aleyhissalatu vesselam) ruku ve secdesinde soyle derdi: "Subbuhun kuddusun Rabbu'l-melaiketi ver-Ruhi, (Munezzehsin, mukaddessin, meleklerin ve Ruh'un Rabbisin)".

1777 - Muvatta, Tirmizi ve Ebu Davud'un bir rivayetinde soyle denir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i yatakta kaybettim ve arastirdim, derken elim ayaginin altina rastladi. Secdede idi ve: "Allahumme inni euzu bi-rizake min sahtike ve euzu bi-muafatike min ukubetike ve euzu bike minke La uhsi senaen aleyke. Ente kema esneyte ala nefsike. (Allahim! Senin rizani sefaatci kilarak ofkenden sana siginiyorum. Affini sefaatci yaparak cezandan sana siginiyorum. Senden de sana siginiyorum. Sana layik oldugun senayi yapamam. Sen kendini sena ettigin gibisin)" diyordu."

1778 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Sizden biri ruku edince uc kere "Subhane rabbiyel azim (Buyuk Rabbim (her cesit kusurdan) munezzehdir" desin. Bu, en az miktardir. Secde yapinca da uc kere "Subhane Rabbiye'l a'la (Ulu Rabbim (her cesit kusurdan) munezzehdir" desin. Bu da en az miktardir."
Ebu Davud, Salat 154, (886); Tirmizi, Salat 194, (261).

1779 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), ruku yaptigi zaman: "AIIahumme Ieke reka'tu ve bike amentu ve leke eslemtu ve aleyke tevekkeltu ente Rabbiye, hasaa sem'i ve basari ve Iahmi ve demi ve izami IiIIahi Ràbbi'I-alemin. (Ey AIIahim sana ruku yapiyorum, sana inandim, sana teslim oldum, sana tevekkul ettim. Sen Rabbimsin, kulagim, gozum, etim, kanim ve kemiklerim AIemIerin Rabbi olan Allah onunde hasyette, tezeIIuIdedir."
Nesai, Iftitah 104, (2,192). Bu rivayet Muslim'de gelen uzun bir rivayetin bir parcasidir (Salatu'l-Musafirin) 201, (771).

1780 - Ibnu Ebi Evfa (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sirtini rukudan kaldirdigi zaman: "SemiaIlahu Iimen hamideh, Allahumme Rabbena Ieke'I-hamdu mil'es-semavati ve miI'eI-arzi ve miI'e ma si'te min sey'in ba'du. (AIIah, kendisine hamd edeni isitir. Ey AIIahim, ey Rabbimiz, semalar dolusu, arz dolusu ve bunlardan baska istedigin her sey dolusu hamdler sana olsun"
Muslim, Salat 204, (476); Ebu Davud, Salat 144, (846).
 
Üst